x. Christian B. August & Taha
x. Lloyd J. Brooklyn & Hikmet x. Vilcjo Vilhelm & Ege
x. Vorchenza Vescovi & Esra İyi Eğlenceler |
|
|
Gryffindor .x. 000Slytherin .x. 000 Ravenclaw .x. 000 Hufflepuff .x. 000 İyi Eğlenceler |
|
|
Müritler x Eski Yoldaşlık İyi Eğlenceler |
|
|
Gryffindor .x. 000Slytherin .x. 000 Ravenclaw .x. 000 Hufflepuff .x. 000
İyi Eğlenceler |
|
|
|
| Sihir Bakanlığı Alımları | |
|
+4Lachlan Telford Christian B. August Diana O'Dowd Dungeon Master 8 posters | Yazar | Mesaj |
---|
Dungeon Master Yönetici
Mesaj Sayısı : 76 Kayıt tarihi : 04/08/12
| Konu: Sihir Bakanlığı Alımları C.tesi Ağus. 18, 2012 9:50 pm | |
|
Sihir Bakanı: (1 kişi, Alım Zorluğu 10/10) : Vorchenza Vescovi Sihir Bakanı Asistanı (1 kişi, Alım Zorluğu 8/10) : Büyüceşûra Baş Hakimi: (1 kişi, Alım Zorluğu 9/10) :Diana O'Dowd Büyüceşûra Üyeleri (5 kişi, Alım Zorluğu 8/10): Baş Müsteşar (1 kişi, Alım Zorluğu 9/10) : Bakanlık Müsteşarları (2 kişi, Alım Zorluğu 8/10) : Hogwarts Müfettişleri (2 kişi, Alım Zorluğu 9/10): Bölüm/Birim Başkanları (Her bölüme 1 kişi, Alım Zorluğu 8/10): Bölüm/Birim Çalışanları (Her bölüme 2 kişi, Alım Zorluğu 7/10):
Bölümler ve Birimler aşağıda listelenmiştir;
Büyü Yasaları Uygulama Dairesi: Büyü Kazalarını Düzeltme Servisi: Cincüce Bağlantı Dairesi: Esrar Dairesi:
Başkan: Lyconnis Landolfi Muggle Eşyalarının Kötüye Kullanımı: Sihirli Oyunlar ve Sporlar Dairesi: Sihrin Uygunsuz Kullanımı Dairesi: Sihirli Yaratıkların Düzenlenmesi ve Denetimi Dairesi: Sihirsel Yasal Yaptırım Dairesi: Sihirli Afetler Dairesi: Uluslararası Sihirsel İşbirliği Bölümü: Unutturma Bölümü:
| |
| | | Diana O'Dowd Büyüceşûra Baş Hakimesi
Gerçek İsim : Yaren. Kan Durumu : True blood. Taraf : Eric Northman. Mesaj Sayısı : 3 Kayıt tarihi : 03/09/12
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları Salı Eyl. 04, 2012 6:59 am | |
| Pozisyon: Büyüceşûra Baş Hakimi Örnek RO: - Spoiler:
Katie, düşünceler arasından, yavaş yavaş uyanıyordu. Derin bir rahatlık ve mutluluk içinde dudaklarında bir gülümseme belirdi. Sol elini uzatıp, yatağın içinde dolaştırdı. Eli yanındaki boş yastığa değince, masmavi gözleri bir anda açıldı. Yatakta yalnızdı. Geçen gyedi ay boyunca olduğu gibi. İçini bir üzüntü ve özlem kapladı. Bret’i neden o kadar çok özlediğini anlayamıyordu. Onunla evleninceye kadar yastığını hiç kimseyle paylaşmamıştı. Ama Bret çoğu akşamları, hatta geceleri bile dışarıda geçirerek, Katie’yi hep yalnız bırakıyordu. Bret ile, Sam ve Laura’nın düğününden iki hafta sonra kısa ve sade bir törenle evlenmişlerdi ve Katie, henüz altıncı ayları bile dolmadan Bret’i terk etmişti. Kısa bir süre önce de, birinci evlilik yıldönümlerinde, boşanma evraklarını imzalayarak, evliliğini mutsuz bir şekilde noktalamıştı Evliliğini hatırlamak Katie’yi üzüyordu. Pencereye gitti ve pervaza dayanarak dışarıyı seyretmeye başladı. Her gördüğü düşten sonra kendini hep böyle yalnız ve itilmiş hissediyordu. Sevmek için neden yanlış birisini seçtiğini düşündü. Pencerenin önünde biraz sakinleşmeyi beklerken, sanki bir değişikliğin eşiğindeymiş gibi bir hisse kapıldı. Havadaki koku ona daha belirgin geliyor, pencerenin önündeki akça ağacın yaprakları da daha sivriymiş gibi görünüyordu. Tuhaf bir duygu içinde pencereden ayrıldı. Kısa saçlarını taradıktan sonra başına taktığı saten bir bantla perçemlerini yüzünden kaldırdı. Sonra üstüne turkuvaz renkli bir pantolon, koyu pembe bir bluz giydi. Bu iki rengin birleşimi Katie’nin koşuna giderdi. Aşağıya inip kahvaltıyı hazırlamaya başladı. On iki yaşından beri yapmaya alışkın olduğu işleri yaparken garip bir tedirginlik hissettiğini fark etti. Yumurta pişirip ekmek kızartırken, bir yandan da kahvesini yudumluyordu. Biraz sonra babası da aşağıya indi. Gri bir pantolon ve soluk yeşil golf gömleğini giymişti. Neşeyle ıslık çalarak masaya oturdu. Katie ona tabağını uzatırken, ıslığı keserek sordu. ‘Günaydın, tatlım. Bir şey mi kutluyoruz?’ ‘Hayır. Yalnızca canım bugün oturma odasında yemek istedi. Birlikte pek sık kahvaltı yaptığımız olmuyor.’ Katie arkasına yaslandı. İçindeki sıkıntıdan bir türlü kurtulamıyordu. ‘İyi uyudun mu?’ diye sorarak, Hugh dikkatle yüzüne baktı. Katie sıkıntılı haliyle gazetecinin merakını uyandırmış olduğunu anladı. Canlı bir yüz ifadesi takınarak, ‘Çok iyi uyudum.’ Diye cıvıldadı. Sonra gazeteyi eline alıp, arkasına yaslandı. Sessiz geçen birkaç dakikadan sonra Hugh boğazını temizledi. ‘Katie, sana söylemek istediğim bir şey var.’ ‘Hmm, neymiş?’ Ortadoğu’da yapılan toplantılar hakkındaki bir haber ilgisini çekmişti. ‘Katherina Galverra, beni dinle!’ Babası onu Katherina diye çağırdığı zaman, konunun ciddi olduğu anlaşılırdı. Katie gazeteyi indirdi. ‘Evet, baba.’ ‘Emekli olmaya karar verdim.’ ‘Emekli olmaya mı?’ Katie gazeteyi bırakıp şaşkınlık içince babasına baktı. Hugh kahve termosunu alıp fincanına yeniden kahve doldurdu. Gözlerini Katie’den kaçırıyordu. Katie ısrarla sordu. ‘Ne demek istiyorsun?’ ‘Sözlük tanımını istersen, tam olarak, işten çekilmek.’ ‘Ben senin tanımını soruyorum.’ Babasından cevap beklerken içini bir korku sardı. Galiba, duyduğu tuhaf sıkıntının nedenini öğrenmek üzereydi. ‘Baba?’ diye üsteledi. ‘Senin tanımın ne?’ Babası omuz silkerek, kahvesine süt koydu. ‘Sanıyorum, benimki de aynı. Gazete işinden çekilmeyi planlıyorum.’ ‘Gazetemizi satacak mısın?’ diye boğulur gibi sordu. ‘Hayır. Yeni bir Yazı İşleri Müdürü tutacağım.’ Eğer babası bir dansözle evleneceğini söylemiş olsaydı, Katie ancak bu kadar şaşırırdı. Yüzüne ateş basarken, ağzını birkaç kez açıp, kapattı. Donup kalmış gibiydi. Yutkundu. ‘Ama baba, Yazı İşleri Müdürü benim. Beni işten mi çıkarıyorsun?’ ‘Bu sabah doktorun aradı Katie. Geçen hafta gittiğin kontrolde hamile olduğun ortaya çıkmış. Düşük tehliken olduğu için çalışmaman gerkeliymiş. Bunu bana söylemeliydin, tatlım. Bu şartlar altında sen çalışamazsın ve ben de sana bakmalıyım.’ Katie yaşadığı şaşkınlığı gizleyemiyordu. Kırpamadığı göz kapakları daha fazla açık kalamıyor ve yavaş yavaş ağırlaşıyordu. Elini karnına götürdü ve okşamaya başladı. En son Ramon ile birlikte olmuştu ve tek gecelikti. Şimdi gerçekten Ramon’dan hamile miydi?
| |
| | | Christian B. August Mürit&Yönetici
Gerçek İsim : Taha. Kan Durumu : Safkan. Taraf : Mürid-i. Mesaj Sayısı : 59 Kayıt tarihi : 29/08/12 Yaş : 104
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları Salı Eyl. 04, 2012 7:03 am | |
| | |
| | | Lachlan Telford Seherbaz
Mesaj Sayısı : 1 Kayıt tarihi : 04/09/12
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları Salı Eyl. 04, 2012 8:32 am | |
| Pozisyon: Seherbaz
- Örnek Ro::
Bu rpgyi kullandığım bir siteyi google görsellerden sorgulatarak bulabilirsiniz. 'Jack Shephard' nickli bir kullanıcıya ulaşacaksınız. Kendisi benim o ulaşacağınız sitedeki karakterim.
En son Lachlan Telford tarafından Salı Eyl. 04, 2012 8:33 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Louis Karl Hardwin Slytherin IV. Sınıf
Gerçek İsim : Taha. Kan Durumu : Safkan. Mesaj Sayısı : 9 Kayıt tarihi : 04/09/12
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları Salı Eyl. 04, 2012 8:33 am | |
| | |
| | | Prurient D'Elisiis Baş Seherbaz
Gerçek İsim : S Kan Durumu : Safkan Taraf : Gece Mesaj Sayısı : 9 Kayıt tarihi : 11/09/12
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları Salı Eyl. 11, 2012 12:36 pm | |
| Pozisyon: Baş Seherbaz (Göremedim ancak vardır herhalde değil mi?- Örnek RO:
Nefes alırken yaşayamamak, ölümden bin kat daha beterdi. Buradaydı. Mağaranın bir köşesinde, sanki hiç var olmamış gibi bulunmayı, geri dönmeyi bekliyordu. Ebedi bir sükunete boğulmuş olan bir ruha tanıklık ediyordu bedeni. Saklanmak zorundaydı, ve nedenini anlayabilmesi yıllarını alacaktı. Korkmaktan, kendini göstermekten çekiniyordu. Güçsüz düşmüştü ve gecelerce kendini tekrarlayan imgeler ruhunu intikama alıştırmak dışında diğmasını kirletmekten başka bir işe yaramıyordu. Nefes aldığı her an ciğerlerine dolan kasvetli hava her seferinde doğmamış olmayı diletiyordu aciz bedene. Yaşadığından emin olabilseydi, belki de hiç düşünmeden öldürürdü kendini. Yok olmak arzusuyla yanıp tutuşurken, kendisinden geri kalanları sağlam tutma gayesi umutsuzca soyutlanmıştı. Kim olduğunu, ne uğruna yaşadığını ve savaşması gerektiğini bilmiyordu. Hayatı, yaşadığını damarlarında hissederken, şimdi nefes aldığında bile kendini tatmin edemeyen bir mahluk haline gelmişti. Gereksizdi. Kimse ona muhtaç değildi artık. Bir parçası olmayı hiç bir zaman başaramadığı o okul ve insanlar arkasından konuşurken, cadının ölümüyle şen kahkahalar boş koridorlarda yankılanıyor olmalıydı. Serpent'ın karışmaya tenezzül etmeyeceği dedikodular Reanna'nın diri bedenini saran ölüden farksız ruhunu her geçen gün öfkeyle besleyecek, cılız diğmasını kuvvetlendirene dek o kahkahaları duymazdan gelecekti. Belki de hala hayatta olmasının bir sebebi vardı. Garlyn'in onu saklamaya devam etmesinin, ve Serpent'ın , kızın başarısızlığını ölümle ödüllendirmemiş olmasının bir nedeni olmalıydı. Geri dönecekti.
Garlyn? Reanna! Acele et! Garlyn! Işık hüzmeleri bütün yakıcılığıyla cadının gözlerine işlerken sükunete boğulmadan önce haykırdığı kelimelere anlam vermeye çalışıyordu. Düzensizce hızlanan kalp atışları ve hala takip etmekte olduğu hedefi odaklanmaya lüzum bulamayacak kadar değersizdi. Karanlığın arasında gezinen fenerler ve kendilerini hakimiyeti altına alan aydınlık, kolunu sımsıkı tutup çeken Garlyn'e ait değildi. Durmak zorundaydı. Ne kadar uzun süre koşabileceklerini, ne kadar uzun süre dayanabileceklerini bilmiyordu. Durup Garlyn'e neden kaçtıklarını ve kalıp kendilerini savunmadıklarını sorup, içini kemiren o korkuya bir son vermek istiyordu. Telaşlı adımlar git gide hızlanırken, karanlık bir hücreye, ruh emicilerin arasına savrulabilecekleri aklının ucundan bile geçmemişti.
Soğuk... Azkaban'da geçirdiği bir kaç gecenin özetini bu dondurucu kelimeyle tamamlayabilirdi. Uyanık kalmaya çalıştığı her saniye, bedenine işlemeyen soğuk ruhunu sömürüyor, içinde kalan bütün huzuru emiyordu. Yok olduğunun, giderek buharlaştığının ve toz bulutu halinde havaya karışmaya başlayacağının farkındaydı. Bir ölüden farksızdı ve karanlık içindeki korkuyu körüklüyor, çoktan tükenmiş olan umudu ise bedeni çok daha cılız ve güçsüz kılıyordu. Bir kaç saniyenin bile bir yıla bedel olduğundan şüphesi yoktu. Bir köşeye kıvrılmış ölümü beklerken elinden başka bir şey gelmeyeceğinden emindi. Garlyn'in de her geçen gün böyle hissettiğini anlamak zor değildi. Simsiyah bir boşluğun esiri olmuşlardı. Beklediğinin aksine, ilk tükenen kendisiydi. Vazgeçip yaşama olan bağlılığını bir kenara atan, ölümü dört gözle bekleyen ve intikamdan yoksun bırakılmış ruh kendisine aitti.
Neden? Başarısızlık değildi bu. Yeterli bir kelime değildi. İliklerine işleyen mağlubiyetin çektirdiği acıya bedel bir sözcük bulamıyordu. Küçücük bir hatayla kaybettiği her şeyin, bozduğu yeminin cezası ölüm olmalıydı. Ama neden? Bütün bunlara rağmen neden Serpent gelip onları kurtarmıştı ki? Belki de cadının ölümünün kendi elinden gelmesini uygun görmüştü. Belki de bir köşeye fırlatıp ölümünü izlemek çok daha tatmin edici olurdu. Bir Lorda yakışabilecek her şeye sahipti Serpent. Reanna'ya da kendisinin bahşedebileceği bir ceza sunabilirdi pekala. Öyle de olmuştu.
Nefes aldığını yeniden hissettiği anda uğradıkları saldırı Reanna'yı tamamen değiştirmişti. Ruhunun bir parçasını öldürmüş, bedeniyle birlikte sahip olduğu her şeyi bir lanetle mühürlemişti. Kimden nefret etmesi gerektiğini düşündüğündeyse, bunun cevabını karşısına çıkan bütün yaratıklara rahatlıkla verebildiğinin bilincindeydi. Herkesten... Herkesten nefret ediyordu. Kendisini ölümle ödüllendirmeyip, yaşamakla cezalandıran Serpent'tan bile kaçmıştı. Bozulmaz yeminle ona bağlı olduğu sürece, onun emirlerine boyun eğecekti. Sadakatinden ödün vermeye niyeti yoktu belki ama, bu ondan da nefret etmediğini göstermezdi. Ummaya devam ettiği tek şey, Serpent'ın kendisinden vazgeçmiş olmasıydı. Belki de giderek zarurete bürünen bu bedene acıyıp, onu rahat bırakmayı düşünebilirdi. Kardeşlikten çıkmasının tek yolunun ölüm olduğuna inanmıyordu artık. Şayet ölümün tek son olduğuna olan inancını yitirmişti. Yaşarken de ölü olmanın ne demek olduğunun bilincinde olan bir diğma, çok daha ölümcül bir şekilde geri dönmeye hazırlanıyordu şimdi. Tek başına...
Ciğerlerine doldurmaya çalıştığı oksijen, kasvetle geri boşaldığında gözleri yeniden kararmıştı. İntikam duygusuyla közlediği ateş, kemiklerini parçalayan acıya ulaşmak için can atıyordu. Buna izin vermeye niyetli değildi. Derin nefesler eşliğinde gözlerini aralarken, yakınına ilişmiş olan kurtlara dikti gözlerini. Kaybetmekten korktuğu hiç bir şey kalmamıştı ve bu onu insan bedenindeyken bile tehlikeli kılıyordu. İki köpekle başa çıkmak çok da zor bir iş olamazdı. Güçsüzce yere yığılmış bir beden bile, korkak olduğuna emin olduğu iki yaratıkla başa çıkabilirdi. Yerinden doğrulurken, kendinden emin bakışlarını parlak bir çift göze dikmeyi ihmal etmemişti. Yüzündeki tebessüm, bakışlarındaki öfkeyi perdelemeye yetmiyordu. Değişimi kendisini savunmak için yaşayabilirdi. Fakat bu kez amacı bu değildi. Amacı, içinde yer eden ve artık bastırmaya tenezzül edemediği nefretini kusmaktı. Savunmayı bahane edip iki kurt parçalamak, belki de diğmasını oyalayabilecek bir oyun olabilirdi. Ciğerlerini yakan ateş boğazına yükselirken, göğüs kafesinin bedenine sığmamaya başlamasıyla yüzünü buruşturmuştu. Kemikleri sıska bedene işkence edercesine boyut değiştiriyor, veelaya dönüşürken çektiği acının yüz misli acıyla inleyerek dönüşümünün tamamlanmasını bekliyordu. Çoğu zaman öfkesi acıya katlanmasını kolaylaştırsa da, bu kez o kadar şanslı olmadığı ortadaydı. Değişen görüşü, ve düzene giren nefesi dönüşümünü tamamladığında ölümcül bakışlarıyla bir uyum sağlamış olmalıydı. Sinir bozucu hırıltılar, yavaş yavaş attığı adımlarla sessizleşmeye başladığında, çok daha hızlı bir hamle yapmaya çalıştı. Bu kez baş etmesi gereken üç kurt vardı. Gözünü karartıp önüne atlamış olan bir diğer kurda odaklanmışken, bir kaç adım geriledi. Saldırmak üzere olduğu kurdun Garlyn olduğunu anlaması uzun sürmüştü.
PART II
Zarar görmüş ölümcül bakışları eskisi kadar acımasız bir duvarla yanıt vermiyordu. Kendisini kurtarabilecek herhangi bir yardım elini tutmaya hazır bir şekilde yaşamaya başlamıştı. Karanlıktan korkan bir Nyx, gecenin şekil almış halini simgeleyemezdi. Eski haline dönemeyeceğinin bilincinde olduğu içinse, sıfırdan başlamaya, geçmişini ve şimdiyi silmeye gayret edecekti. Onu geçmişine bağlayan hiç bir şeyin, dönüştüğü yaratığa engel olmasına izin vermeye niyeti yoktu.
Öldürmek istiyordu. Ölü bedenlerin yaydığı taze kan kokusuna hasret yaşıyordu. İnsani özelliklere sahip bir vampir gibi hissediyordu kendini, kana susamıştı. Aylardır bir mağara köşesinde çürümeye terk edilmişken, ihtiyacı olan tek şey biraz daha acımasızlık ve Reanna'nın çevikliğiydi. Ne var ki kendisine Reanna diye hitap edilmesi bile canını sıkmaya başlamıştı. Geçmişi geleceğe sürükleyen her şey, onu başladığı noktaya geri döndürüyordu ve çıkmaz sokakla her karşılaştığında, kaçmak adına elinden geleni yapıyordu.
"Eğer gidersen, dönüşünde Krghia soyadına tekrar layık olabilmen için bu topraklarda seni öldürürüm." Yeşile çalan mavi bakışları dayısının sözleri eşliğinde öfkeyle titrerken, bir kaç adım geri attı genç cadı. Küçük ve cılız bir bedene göre oldukça çevik sayılan hareketleri, yeteri kadar olgunlaşmış bir diğması vardı. Aklına koyduğu şeyi yapacağından kimsenin şüphesi yoktu. İleri atılan annesine çevirdi bakışlarını. Nefretle titreyen bedenini sakinleştirmek aklının ucundan dahi geçmiyordu. İmkanı olsaydı, bildiği tüm büyüleri Krghiaları öldürmek adına kullanabilirdi. Kan dökmeye kendi ailesinden başlayabilir, hastalıklı ruhunu kardeşliğe dönmeden önce tatmin edebilirdi. Lakin başlarken bitirmek istemiyordu. Çok daha farklı bir dönüş planlamıştı Reanna. Çok daha ölümcül bir son düşlüyordu ailesi için. Özellikle Slavek'in, babasının katilinin sonunu kendisi yazacaktı. O gitti hikayeleriyle büyütülen bir genç kız değil, kendi ayaklarının üzerinde durabilen acımasız bir cadı olarak geri dönecek, ve ismini aile tarihine sonsuza dek kazıyacaktı.
Böyle olmamalıydı. Kendi sonunu değil, geçmişindeki soyun sonunu hayal ederken, bir köşede ölüp gideceği fikrine kapılmıştı. Bu halde değil Slavek'in karşısına çıkmak, Krghialardan herhangi birine bile görünmesi imkansızdı. Ölümün eşiğinde yaşarken, bir kez daha kendisini tehlikeye atamazdı. Şimdiye dek kurtarılmış olmasını sadakatine ve şansına borçluydu. Fakat tekrar bir bilinmezliğin içine dalıp kendini kanıtlamaya çalışmak ahmaklık olurdu. Ve Reanna değişmiş olsa da, bir ahmak olmadığının bilincindeydi.
Planları tuzla buz olmamıştı. Hala dönüşünü planlıyor, hala geri dönüp hayata geçireceği düşlerini canlandırıyordu gözlerinin önünde. Rüyalarını süsleyen o kanlı sonun bir an önce gelmesi için yanıp tutuşuyordu. Bedeni ve bakışları her zamankinden daha cılız ve zayıf olsa da, diğması çok daha güçlü ve sağlıklıydı. Her şeyini kaybettikten sonra korkması gereken hiç bir şey kalmamıştı. Dönerken de aynı bu şekilde hissetmek istiyordu. Kendini bir savaşa hazırlarken, onun önüne atılıp bütün her şeyi mahvedebilecek insanları yanında barındırmak istemiyordu. Ve bu insanlara Gaspard da dahildi. Bunu hem büyücünün iyiliği için, hem de kendi bencilliği için istiyordu, ve istediği olacaktı. Yalnız kalacaktı. Sonsuza dek böyle olacağını düşünmüyordu. Hatta hayata dair verdiği sözler arasında, bir gün tekrar Reanna olmak vardı. Ne var ki şu anda Prurient olmanın verdiği hazzı tatmak zorunda hissediyordu kendini. Çok daha yıkıcı ve aynı zamanda yapıcı bir görüşe sahipti.
Alışkın olduğu dokunuşlar belini sarıp Reanna'yı hızla kendine çekerken, tepki göstermenin gereksiz olduğuna inanarak sessiz kalmıştı cadı. Son bir vedayı büyücüye borçlu hissediyordu. Turnuva sonrasında ölümden defalarca dönmüş olan cadının yanında yine bu genç adam vardı. Yaralarını sarıp hafızasını silmeye çalışırken, bu büyücüye adamıştı yaşantısını. Aynı okula başlamadan önce onunla kaçmış olduğu gibi, yine ona sığınmıştı. Şimdi sevmeye devam etme düşüncesi ona itaat etmiyordu. Bambaşka bir şekilde işliyordu beyni. Sevdiği sürece, unutamadığı sürece koruması gereken insanlar olacaktı. Bu her seferinde sabırsızlıkla beklediği geleceğini erteleyecek, planladığı sonları hayata geçirme konusunda cadıyı yavaşlatacaktı.
Büyücünün yalvaran bakışları eşliğinde bitirdiği sözlerinin ardından Reanna sert bir hamleyle kendini geri çekti. Gaspard'ın canını yakmak istemiyordu fakat mecbur olduğu takdirde bunu yapmaktan çekinmezdi. Özellikle de bunu onun da iyiliği için yapıyorsa, ona bu konuda engel olabilecek hiç bir duygu beslemiyordu içinde. Bu kadar acımasız olabileceğinin büyücü de bilincinde olmalıydı. Gitmesine izin vermeliydi. Bir kaç adım ilerledikten sonra büyücünün kesilen nefesine aldırış etmeden dudaklarını onunkilerle birleştirdi. Kısa bir öpücük olmasını amaçlamışken, genç adamın dokunuşlarıyla kendinden geçmiş, uzun bir veda öpücüğüne dönüştürmüştü bunu. Kendine hakim olamayacağını anladığındaysa tekrar ondan uzaklaşmış, kesin bir kararla duygudan yoksun bakışlarını büyücününkilere dikmişti.
"Reanna değilim ben. Ben Prurient'im. Git ve yaşamaya devam et Gaspard. Senin için öldüm, sen de benim için."
| |
| | | Vilcjo Vilhelm Yönetici & Hogwarts Müdürü & Bitkibilim Profesörü
Gerçek İsim : Ege. Kan Durumu : Melez. Taraf : Раин Хазан. Mesaj Sayısı : 78 Kayıt tarihi : 01/09/12
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları Salı Eyl. 11, 2012 9:44 pm | |
| Onaylandı rütbe veriliyor. Bak bak Rosie almış, öldürürüm lan seni. | |
| | | Josié Cynnton Sihir Bakanı Asistanı
Gerçek İsim : S. Kan Durumu : Safkan. Taraf : Bakanlık. Mesaj Sayısı : 5 Kayıt tarihi : 12/09/12
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları Çarş. Eyl. 12, 2012 10:18 am | |
| - Sihir Bakanı Asistanı. - Euterpe Châtillon diğer karakterim hem başvuru rpsi var hem de sitede yeni yaptığım rp mevcut umarım sorun olmaz. | |
| | | Christian B. August Mürit&Yönetici
Gerçek İsim : Taha. Kan Durumu : Safkan. Taraf : Mürid-i. Mesaj Sayısı : 59 Kayıt tarihi : 29/08/12 Yaş : 104
| Konu: Geri: Sihir Bakanlığı Alımları Çarş. Eyl. 12, 2012 10:36 am | |
| | |
| | | | Sihir Bakanlığı Alımları | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |