Paola Flavio Ravenclaw IV. Sınıf
Gerçek İsim : Gök. Mesaj Sayısı : 16 Kayıt tarihi : 06/09/12
| Konu: flavio. Perş. Eyl. 06, 2012 5:17 am | |
| - Spoiler:
Dişleri dolgun dudaklarını sert bir biçimde yeniden keserken kıpkırmızı bir kan damlası çenesinden aşağıya doğru süzüldü. Acının bir önemi yoktu, akan kan damlasının da öyle. Gözbebekleri kocaman olmuş bir biçimde eskimiş tahta kapının arasından bakıyordu. Bir insanı öldürmek ne kadar uzun sürebilirdi?
Sabah nasıl kalktığını hatırladı genç kız, yüzünde mutlu bir gülümseme vardı. Vücudu erkeğin yumuşak öpücükleri ve yakıcı dokunuşlarıyla gevşemişti, çıplak sırtı pencereden içeriye giren serin rüzgarla ürperiyordu ama öylesine sıcacık hissediyordu ki... Sevildiğini hissetmeyeli çok uzun zaman olmuştu, kendisini korumak için ördüğü duvarlarını hiçbir zaman aşamamıştı, erkekse onu hapsolduğu o soğuk karanlıktan çıkarmıştı. Sevgi sözcükleri, ıslak öpücükleri, sıcacık sarılmaları, tutku dolu sevişmeleriyle onu hayata döndürmüştü. Yeniden güvenebilmesi kolay olmamıştı ve kalbinin tekrar taşlaşmasının bu kadar kısa zaman alması şaşırmasına neden oluyordu. Kendisini kırılgan hissediyordu, gölgeleri geri gelmişti ve artık onlardan korunabileceği duvarları da yoktu. Salaklığından nefret etti, böylesine kolay kendisini kaptırabildiği için ölmek istiyordu ama her şeyin ötesinde kalbi sızlıyordu. Aralık kapıdan tanık olduğu bu görüntünün kendisinde uyandırdığı ilk duygu nefret olmuştu fakat zaman ilerledikçe ve sahne iğrençleşmeye devam ettikçe korkunç bir mide bulantısı beraberinde nefretten daha güçlü duyguları getiriyordu. Ne hissettiğinden emin değildi, daha önce hiç hissetmediği bir şeydi bu. Sorun aldatılmışlık hissi değildi, bunun ötesinde hayal kırıklığına uğramıştı. Henüz güneşin batmadığı saatlerde birlikte sarılarak uyudukları yatakta şimdi başka bir kadın vardı. Erkeğin içini ısıtan, ona sahip olan ve zevkin doruklarında kıvranan başka bir kadın. Adam, kadının içinde ileri geri gitmeye devam ederken odayı dolduran inlemeleri duydukça kendisinden iğreniyordu. Bu iğrenç sahne bitene kadar bekledi. Adamın bedeni kasılıp titreyene ve tohumlarını altındaki fahişenin içine boşaltana kadar bekledi.
O an aklına gelen şeylerle sarsıldı kadın. Kendisinin ısıttığı bu yatakta kaç kez aldatmıştı kendisini? Kaç fahişe geçmişti altından? Peki ya onun için bir önemi var mıydı, yoksa gerçek sandığı her şey aslında kocaman bir yalandan ibaret miydi? Her şeyi bırakmıştı. Herkesi bir anda silip atmıştı hayatından. Bir kez bile arkasına bakmamıştı, erkeğin de kendisini sevdiğini düşünerek. Ne kadar da aptaldı! Tanışmamalıydı onunla, öpüşmemeliydi, sarılmamalıydı ya da sevişmemeliydi. Ruhuna bu kadar işlemesine izin vermemeliydi. Biliyordu ki erkeğin izlerini teninden ne kadar kazımaya çalışsa o hep orada bir yerde olacaktı. Korkunç hayatına başka hayaletler daha eklenmişti işte. Baştan mutlu olacağını düşünmekle hata yapmıştı, lanetlenmiş olduğunu ne kadar da çabuk unutmuştu!
Bacaklarını kendisine çekmiş kapının eşiğinde öylece otururken kimse onu fark etmemişti bile. Gri hırkasına gömmüştü yüzünü ve istemediği gözyaşları hafif hafif ıslatıyordu yün kumaşı. Nefes alamıyor gibi hissediyordu, yerinde sallanıyordu yavaş yavaş ve sessizce hıçkırıyordu. Kimsenin yüzünü görmek istemiyordu ama odanın içerisinden ikisinden birisi elbette çıkacaktı. Yine de kalkıp gidecek gücü kendisinde bulamıyordu. Kadının ince ve şehvetli sesini duyabiliyordu. Ne dediğine dikkat etmiyordu ama tutkulu bir biçimde öpüştüklerine emindi. Uzun zamandır yağlanmamış tahta kapı sessizliği yırtan bir gıcırdamayla açılırken ahşap parkelerde ilerleyen kırmızı topukluları gördü. Yanından gelip geçen fahişenin yüzüne bakmaya cesareti yoktu. Belki korkaklık yapıyordu ama tüm enerjisini erkek için saklıyordu. Yaşlı gözleriyle başını hafifçe kaldırdığında genç adamın kendisini izleyen çehresiyle karşı karşıya geldi. Pantolonun üzerine hızlıca geçirildiği belli oluyordu. Fermuarı bile çekilmemişti henüz. Çıplak göğsüne ve önceleri içini ısıtan kahverengi gözlere uzun uzun baktı. Bu kadar güzel olmayı nasıl başarıyordu? Midesi az önceki iğrençlikle bulanırken bile onu gördüğünde kalp atışları hızlanıyordu. Madem verdiği sözlerin hiçbirisi gerçek değildi neden onu karanlığının içerisinden çekip çıkarmıştı? Bedeni için mi? Eh, öyleyse amacına ulaşmış olmalıydı. Zira kadın, onun tarafından hunharca tecavüze uğramış gibi hissediyordu. Oyun sona ermişti. Öyleyse bu gözlerindeki kırgınlık neydi? Üstelik, kırgın olmaya hakkı var mıydı ki? Hiçbir şey söylemedi, ayağa kalkmadı ama ağlamaya devam etti. Ağlamaya ve gözlerine bakarak olduğu yerde sallanmaya... Genç adam hızlıca kendisine doğru atıldı ve az önceki fahişenin en mahrem yerlerinde gezinmiş elleriyle kendisini sarmaladı. Bu sıcaklığı çok seviyordu, onu nasıl terk edebilirdi? Her zaman mantıklı olmayı başarabilmiş olmasına rağmen onun tüm dünyası olmasına engel olamamıştı işte. Biraz daha, diye kandırdı kendini. Öpmesine izin verecekti, son kez kokusunu doya doya içine çekecek ve ardından onu özgür bırakacaktı. Sevgisi ne kadar büyük olursa olsun aldatılmaya katlanamazdı. Güçlü parmakları saçlarının arasından geçerken ve bukleleri arasında silinmeyecek izler bırakırken ona izin verdi. Son kez tüm vücuduna nüfuz etmesine ihtiyacı vardı. ''Svetya, benim tatlı Svetya'm.'' Genç adamın bedenini kaldırmasına izin verdi. Zayıf kollarıyla ona sıkıca sarılmıştı ve yüzünü omzuna gömmüştü. Her şeyi o an unutabilirdi ama bu kendisini ezip geçmesi anlamına gelirdi. Derin bir nefes aldı ve paramparça olmuş kalbinin kırıklarının canını acıtmasına izin vererek geriye doğru çekildi. Kendisini onun kolları arasından çıkarttı ve erkeğin dolmuş gözlerine tepki vermemek için yumruklarını sıktı. Şimdi kocaman bir buz kütlesi gibi öylece dikiliyordu. ''Kaç kez?'' Sesinin katı çıkmasına şaşırarak duygularını sağlam kilitler altında tutmaya çabaladı. Gözyaşları geçtiği yerlerde izler bırakarak kurumuştu, kendinden emin bir genç kadın vardı şimdi adamın karşısında. Göz temasları devam ederken erkek sıkıntıyla iç geçirdi. ''İlk kez.'' Svetya onun yalan ya da doğru söyleyip söylemediğini bilmiyordu. Umurunda da değildi, bunun ilk kez gerçekleşiyor olması yaşananları affedebileceği anlamına gelmiyordu. ''O kadın kendisini sana sunmuş bir biçimde altında zevkten inlerken kendini mutlu hissettin mi? Güzel miydi? Bedenin rahatlayarak gevşerken ve tohumlarını o fahişenin içine boşaltırken ne düşünüyordun?'' Adamın bakışları şimdi korkunç bir biçimde parıldıyordu. Bu Svetya'da kabuğuna çekilme hissinin devreye girmesine neden oluyordu ama bu kez buna izin vermeyecekti. Artık taviz vermekten bıkmıştı. Zaten geri dönmemek üzere şu kapıdan çıkıp gitmesi fazla uzun sürmeyecekti ve adamı terk etmesi yaşayan bir ölü olmasıyla eş değerdi. O yüzden kaybedecek pek bir şeyi de yoktu. ''Seni.'' Sesi koridorun sonuna doğru melodik bir biçimde süzülürken histerik bir kahkaha attı Svetya. ''Demek beni düşünüyordun? Sana neyi düşündüğünü söyleyeyim mi, seni Bay Kendini Çok Beğenmiş? Kendi uçkurundan başka hiçbir şey düşünmüyorsun sen. Karşındaki insanın duyguları zerre umrunda değil. Önüne gelen her şeyi parçalıyorsun, tıpkı az önce kalbime yaptığın gibi. Seni ne kadar çok sevdiğim hakkında bir fikrin var mı, seni piç herif? Ah, unutmuşum sen Bay Ben Hiçbir Şeyi Umursamam'dın değil mi? Madem öyle, bundan sonra ben yokum. Çünkü ben bizim için her gün savaşıyorum. O kadar da güçlü değilim, bunu sen de biliyorsun ve artık yoruldum. Senin yaptığım her şeye kayıtsız kalmandan bıktım usandım. Ben gideceğime göre artık rahat rahat fahişelerinle düzüşmeye devam edebilirsin. Aranızdan çekiliyorum.'' Sıktığı parmaklarını rastgele savurarak adamın göğsüne ardı arkası kesilmeyen yumruklar attı. Sonunda sakinleştiğine karar verdiğinde derin nefesler alarak geri çekildi ve arkasını dönüp yürümeye başladı.
Her şey bu kadar basitti işte, birisi geliyor onu yeniden hayata bağlıyor ve sonra kendi elleriyle tekrar öldürüyordu. Aldığı sadistçe zevk karşısındaki insandan daha önemliydi. ''Seni seviyorum.'' Sarı saçları omuzlarından aşağı doğru dökülürken adımlarını durdurdu Svetya. Çok kısacık bir an yüzünde mutlu bir tebessümün oluştuğunu hissetti ardından gözlerinin dolmasına izin vermeyerek yürümeye kaldığı yerden devam etti. Adam bunu ilk defa söylüyordu ama Svetya bunun çaresizlikten söylenmiş bir cümle olmasından ölesiye korkuyordu. Evin kapısını arkasından çarpıp çıkmadan önce tekrar duraksadı. ''Bunun için çok geç.'' Demir kapı ardından kapanırken öldüğünü hissetti genç kadın. Kalbini, hislerini ve ruhunu o evde bırakmıştı. Yaşadığı her gün içten içe çürüyeceğini, sabahları gözlerini her açışında yeniden öleceğini biliyordu. Geriye kalan tek şeyse erkeğin onda bıraktığı acıydı. Artık gerçek hayatla arasındaki tek bağ bu olacaktı.
x. Amortentia kişiye en çekici gelen şeylerin kokusuna sahiptir. Sizin Amortentia'nız nasıl kokuyor? Vanilya gibi. x. Katlanmasını en zor bulduğunuz şey nedir? Birisinin bilgisi olmadığı bir konuda sanki bilgiliymiş gibi boş boş konuşması. x. Derse giderken yerde bir arkadaşınızın günlüğünü fark ediyorsunuz, ne yaparsınız? Elbetteki ona okumadan teslim ederim ancak bir daha ki sefere daha dikkatli ve zekice davranmasını tembihlerim. Eğer birisinin eline geçerse kötü şeyler olabilir. x. Kütüphanenin Yasak Bölümü'nden bir kitap almanız gerekiyor, nasıl yapacaksınız? Öncelikle bu işi yapmadan önce uzun uzun düşünürüm ve karşıma çıkabilecek pürüzleri hesaplarım. Daha sonrasında tamamiyle soğukkanlılıkla bu işi halledebilirim. Üstelik bir görünmezlik büyüsüyle de işimi kolaylaştırabilirim. x. Hogwarts mektubunu aldığınız an ne düşündünüz? Elbette ki heyecanlandım ve her şeyin daha yeni başladığını o an bile biliyordum. İyi bir eğitim için çabalamam gerekiyordu. x. Bir iksir icat edebilecek olsaydınız size aşk mı, güç mü, bilgelik mi yoksa şöhret mi verecek olanı seçerdiniz? Bilgeliği seçerdim tabii ki. x. En çok nefret ettiğiniz düşmanınız yanınıza gelse, "Sana kötü davrandığım için özür dilerim. Hadi arkadaş olalım." dese ne yapardınız? İnanmazdım, çünkü sonuçta düşmanım olmasını gerektirecek bir şeyler yapmış ama ön yargılı da davranmazdım. Gerçeği söyleyip söylemediğini öğrenmek için onu denerdim. x. Müdürü beklerken odasındaki ilginç aletlerden birini kırdınız! Muhtemelen çok değerli de bir aletti. Müdür gelene kadar birkaç dakikanız var. Aklınızdan neler geçiyor? Aletin çalışma mekanizmasını, yapısını ve çalışma aşamalarını inceler ona göre bir büyü arardım. | |
|
Dungeon Master Yönetici
Mesaj Sayısı : 76 Kayıt tarihi : 04/08/12
| Konu: Geri: flavio. Perş. Eyl. 06, 2012 5:35 am | |
| Ravenclaw IV. Sınıf! Potter's Diary RPG'ye Hoşgeldiniz. | |
|