Euterpe Châtillon Slytherin IV. Sınıf
Gerçek İsim : Vişne Perisi. Kan Durumu : Safkan. Taraf : GECE. Mesaj Sayısı : 146 Kayıt tarihi : 04/09/12 Yaş : 29
| Konu: Euterpe Châtillon. Salı Eyl. 04, 2012 6:43 am | |
| - Euterpe Châtillon.
- Spoiler:
Cehennemin ateşinde haykırışları sürerken, Ruhunu çoktan teslim etmişti lanete.
Geçmek bilmeyen bir kâbusun içinde kavruluyordu adeta. Kimse sesini duymuyor, yardım çağrılarını bile hiçe sayıyor gibiydiler. Bir ışığa bile hasret kalan kız, boğazına kadar toprağın içine batmıştı. Öldüğünü kabullenmişçesine, ağlamasını kesmişti etrafı siyah perdeler inmiş karamel gözleriyle izliyordu. Şimdi karamel gözlerinden bir eser kalmazken, duygularını da emiyordu bu kurumuş toprak. Her tarafı sızlarken ilk önce bacakları hissizleşmişti. Lanet bedenini esir alırken bir yandan da çürütüyordu. Ardından karnını esir almıştı. Her an boğazına kadar gelen mide bulantısını tutuyor, kusmamak için derin derin nefesler alıyordu. Bu iğrenç havayı solumak bile kanını dondururken, olmayan bedeninin acısını hala hissediyordu. Beyni o kadar afallamıştı ki, mantıklı düşünemiyor etrafa bakmakla yetiniyordu. Bedenim çürüyor ve ben hiçbir şey yapamadan, ölüyorum. Bu değil miydi zaten en başından beri istediği? Bedenini dünyada bırakırken, ruhunu cehenneme satmak. Yanacaktı, kavurucu sıcakta. Hak etmediği lanetinin cezasını öderken kendini bırakacaktı sadece. Acılı çığlıkların korosunu dinleyecekti. Cehennemin senfonisine katılacak ve her yerden yükselen çığlıklara tutunacaktı. Bir dal misali, özlem duyacaktı cennetine. Dünyadaki cehennemine bile hasret kalacaktı, acı içinde. Suçsuz ruhunun cezasını ödeyecekti bedeni. İstemediği halde bunu tadacaktı, sonsuza kadar. Kurumuş dudaklarından yükselen mırıltı ulaştı, kulaklarına. Artık kendine bile söz geçiremezken, tebessüm etmeye çalıştı.
‘‘Neden cennetimi son bir kez olsun göremiyorum?’’
Cenneti… Uzun süredir ilk defa bu kadar kararlı ve istekliydi, sesi. Sanki sonuncu dilek hakkını kullanıyormuşçasına fısıldamıştı. Fısıldayışı o kadar kuvvetliydi ki, göz görmeyen bu karanlık ve lanetli orman da yankılanmıştı sesi. Başını aydınlatan ışıkla irkildi, çürüyen bedenine bakmak istemiyor sadece eşsiz ışığa bakıyordu. Gözlerinin acımasına aldırış etmeden doğrudan bakıyordu, kaynağa. Bir güneş misali hissediyordu ısısını her yerinde. Ayaklarını hatta kollarını hissedemezken tek oynatabildiği başıydı. Son dileğinin gerçekleşmesini beklerken, azimle sabretti. Işık yavaşça sağ tarafa geçerken, sol tarafını hoş bir karanlık kapladı. Lanetin karanlığından çok dolunay karanlığıydı bu. Acısından değil, zevkinden gözlerini kapatmıştı. Karamel rengi gözlerinin perdeleri kalkarken tebessüm etti sadece. Kendisini ayakta tutup hayata bağlayabilecek anı bekliyordu. Tutunacak hiçbir şeyi yokken kendi yaratıyordu tüm imkânlarını. Cennetine bir anlığına kavuşmayı bekliyordu.
∞
13 yıl önce… Yunanistan/Atina, Rouvas Malikânesi.
Genç cadının beline kadar uzanan kuzguni saçları, ten rengi ile tezatlık ederken ‘peri’ kavramının gerçek olup olmadığını akıllara getiriyordu. Çoğu yaşı büyük bilgeler, cadının hasta olduğunu zannederken geri kalan herkes cadının büyüleyici güzelliğini adlandırmaya çalışıyordu. Gökyüzünün maviliğini çalan gözleri, küçük kızına döndüğünde dudakları yukarı kıvrılmıştı. İçten bakışı, insanın içini cız ederken sevgisini de gözler önüne seriyordu. Meleğini kucağına alırken küçük bir tatilin kendisine fazla gelmeyeceğini düşünmüştü. Kucağında tuttuğu prensesinin ikizini eşine bırakırken onu da özleyeceğini anımsıyordu ancak diğer kızının babasına olan düşkünlüğü onu mutlu ediyordu. Işıldayan gözlerini kızından çektiğinde kararan bulutlara baktı. Tek dileğiydi, kötü bir şeylerin yaşanmaması. Ne zaman etrafını sarsa kara bulutlar kötü olayların habercisi oluyordu. Sen beni ve kızımı koru. Gözlerini açarken hata yapmamak istiyordu, bu küçük tatilin prensesine zarar vereceği aklının ucundan bile geçmiyordu. Zararı ve laneti kendisi öderken, en büyük acıyı prensesi çekecekti. Onsuz yıllar geçerken, anne özlemi ile yanıp tutuşacaktı. Adını kendisine veren kadını hiç unutmayacak belki de onun anıları ile uyanacaktı rüyalarından. Tek dileği, ailesinden süre gelen lanetin kızına bulaşmamasıydı. Kim isterdi ki, lanetin sürekliliğini taşıyacak bir çocuğu dünyaya getirmeyi? Kendisine verilen zarardan çok onu düşünüyordu. Minik cadının küçük parmaklarını okşarken önüne gelen karamel rengi saçlarını kulaklarının arkasına attı. Kendisine değen ipeksi dokunuşun etkisiyle kapanmış olan göz perdesini açarken, annesininkine fazlasıyla tezat olan karamel rengi gözlerini mavi gözlere dikti. Şaşkın bakışların ardından, kadının narin kahkahası ile huzura kavuşmuşçasına normale dönmüştü yüz hatları. ‘‘Uyu prensesim, daha yolumuz çok uzun. Çok…’’ Miniğinin gözleri kapanırken mavi gözlerini uzağa dikti ve uçağın hareket etmesi ile ferahladı. Muggle hizmetleriyle bir tatile gidecek olması aklının ucundan bile geçmezken yanındaki kadının prensesine olan bakışlarıyla irkildi. Gözlerini dört açması gerektiğini kendisine bir kere daha hatırlatırken onu yalnız bırakmaması gerektiğinin farkındaydı. Ancak ömür boyu yanında olamayacağını da biliyordu. Her şeyin zehir olacağını tahmin ettiği gibi. Kara bulutlar, yine kötü olayların habercisiydi.
3 yıl sonra… Yunanistan/Atina, Cynnton Malikânesi.
Küçük cadı, karşısında kendisine sırıtan büyücüye hayranlıkla bakıyordu. Normale oranla hafif uzun olan siyah saçları, rüzgârın esintisi ile dalgalanırken ara sıra gözlerini kısıyordu. Bir yıl onu görememek içindeki büyük sıkıntılara yol açarken, şimdi yanında olması her şeyden önemliydi. Annesi Amélia öldüğünde, okuldan kaçıp yanına gelmesi ve her zor zamanında yanında olması yüzündeki tek tebessümün sahibi olsa bile içinde kalan özlemi gideremiyordu. Beş sene sonra başlayacağı büyücü ve cadı okulu Hogwarts için, Leander’dan her şeyi öğrenmek istiyordu. Çocuğun kendisine doğru uzattığı asayı hafifçe eline aldı ve incelemeye başladı. Kendisine ait bir asa… Kulağa fazlasıyla hoş geliyordu. Karamel rengi gözlerini çocuğa dikti ve tek kaşını kaldırdı. ‘‘Büyü yapabiliyor musun?’’ Sorusunun altında birçok yaramazlık ifadesi yer alırken, merakına engel olamıyordu. Çocuğun komiğine gittiğini belli eden kahkahası, kızı bozsa da sakin olmaya çalıştı. Sonuçta kötülüğünü istemeyecek birisiydi. Annesi gitmiş hatta babası kendisini arayıp sormasa bile o yanındaydı. Tek güvendiği insan… ‘‘Tabii, ancak yasak. O yüzden büyü hariç seninle merak ettiğin tüm konuları paylaşabilirim.’’ Cadı suratını asarken, annesinden birçok bilgi duymuştu. Bildiği kadarıyla Hogwarts, dört ayrı binadan oluşuyordu. İsimlerini tam olarak hatırlayamasa bile, anımsıyordu. Hatta annesi ile babasının iki ayrı binada olduğunu hatırlıyordu. Nasıl tanıştıklarını merak eder, durmadan annesini soru yağmuruna tutardı. Hatta bu yüzden annesinin bana fazlasıyla benziyorsun, Euterpe cümlesini hatırlardı, her zaman. ‘‘O zaman bana hangi binada olduğunu söyle.’’ Aralarındaki yedi yaş yüzünden okulda asla birlikte bulunamayacaklarını bilse de onun hakkında her şeyi öğrenmek istiyordu. Genç büyücüye neyin yakışacağını bilmese bile en bilgili olanların yanında olacağını düşünüyordu. ‘‘Dört bina var. Slytherin, Ravenclaw, Gryffindor ve Hufflepuff. Ben en bilge olan binadayım, Ravenclaw.’’ Doğru tahminde bulunmak, cadıyı memnun ederken annesinin kendisine anlattığı her şey zihninde canlanmıştı. Annesinin Ravenclaw olup, babasının Slytherin mezunu olması kızın gururunu taşırken o bir Ravenclaw aşığıydı. Beş yıl sonra gitmek istediği bina Ravenclaw, kuzgunların yuvası olsa bile Seçmen Şapka’nın kararına bırakılmıştı. ‘‘Ben de Ravenclaw olmak istiyorum!’’ Dudaklarından çıkan tını, küçük bir dilek misali yansısa da bunun faydası olmayacağını biliyor gibiydi.
Arkasından gelen büyüye dönüp, işaret parmağını dudağına götürdü ve sessiz olması gerektiğini söyledi. Annesine fazlasıyla benzeyen teyzesini her gördüğünde içi cız etse de, ona küçük bir sürprizi çok görmüyordu. Sonuçta yanına almış ve yaz tatili boyunca kendisiyle birlikte olacağını söylemişti. Kapının kenarına vardığında küçük parmağıyla ahşapların arkasından baktı ve siyah saçlarını gördüğü anda gözleri doldu. Bu kuzguni saçları, rüyasında bile gördüğünde kâbusa dönüşüyordu her şey. Tüm düşünceleri kayıp giderken, gecenin karanlığında kaybolduğunu anımsıyordu. Kulağına ulaşan ayak sesleri, bedenini saran siyah çamurlar ve onu kendisine çekmek isteyen bir lanet. ‘‘Peri, iyi misin?’’ Sıcak dalga kulağına yayıldığında, ters ters yanındaki çocuğa baktı ve kafasını salladı, iyi olduğunu belli edercesine. Ara sıra kâbuslarını hatırlamak, üzerinde bir şok dalgası yaratsa dahi buna alışmaya çalışıyordu. Teyzesinin esrarengiz ve bir o kadar sessiz konuşmalarını duyunca sessiz kalmayı tercih etmişti.
‘‘Bunun lanet olmadığını sende biliyorsun, kızım.’’ ‘‘Asıl bunun lanet olmadığını söyleyen delidir. Affedersiniz ama bu öyle!’’ ‘‘Kızın gücü varsa, ablana ne olduğunu bulabiliriz. Hiçbir şey görmediğini sanıyor ama aslında her şeyi biliyor!’’ ‘‘Yedi yaşındaki bir kız çocuğunu kimsenin eline veremem üzgünüm. Şimdi gider misiniz?’’
Teyzesinin ilk defa bu kadar sinirli olması genç cadıyı şok ederken, yanındaki çocuğa baktı. Onunda fazlasıyla şaşırmış olması, kafalarındaki soru işaretini akıllara getirirken uzaklaşan ayak sesiyle birlikte tüm düşüncelerini dağıttı. Minik eliyle, ağzını kapatarak annesinin kendisi için durmadan kiliseye gittiğini hatırladı. Dinine bağlı bir kadın değildi ancak nedensiz yere gidiyordu. Laneti bir ihtimal buna bağlamış olsa da ortaya çıkan sonuçları bir yapboz misali birleştiremiyordu. Leander’ın, kolunu dürtüklemesi ile kapının arkasından çıktı ve minik tebessümü ile kadına baktı. Kadın bir anlığına afallaşmış olsa da yeğenine sarıldı ve Leander’a kızgınca baktı. [color=#793E5C]‘‘Euterpe geliyor ve sen onunla iş birliği yaparak yüreğime indirmeye çalışıyorsun. Bunu sonradan konuşacağız yakışıklı!’’[/color Sağ eliyle çocuğun saçlarını karıştırırken bir yandan da küçük yeğenine sarılıyordu. Ancak bu mutluluğun erkenden biteceği şimdiden belliydi.
∞
Her şey gözünün önünden bir film şeridi gibi geçerken, bacaklarını hissetmesi ile kurtulmak istediğini anımsadı. Tüm olanları hiçe sayarak, bu lanetin esiri olamazdı. Annesine ettiği yeminleri gerçekleştirmeli ve cennetinde huzurlu bir uykuya dalmasını sağlamalıydı. Yoksa kendi cehenneminde yanacak ve sonsuza karışacaktı. Bunu istemiyordu, sadece kendisine uzatılan bir yardımı diliyordu. O kadar ölüm atlatıp, ölememesine rağmen şimdi kurtulmak için çabalıyordu Persephone. Kendi cehenneminde yanmayı dilemiyordu. Cennetini bırakıp, kendi âlemine dönemezdi. Ölülerin çığlıkları, kendi çığlıklarına karışırken bir inleme daha koptu. ‘‘Buna izin vermiyorum!’’ Haykırışın ardından bedeninin titremesi canını yakarken beyaz ışığın yavaşça kendini çevrelemesine izin verdi. Cehennemin ateşinden bile yakıcı olan bu ışık adeta beyaz saçlı ve beyaz tenli bir meleği anımsatıyordu. Işığım. Darcy. Bu düşünceyi beynine doldururken, kulağına fısıldanan sesleri duydu. Pamelia. Ravenclaw’lı cadının kendisine bağırmasını. Ophelia. Hufflepuff’lı cadının şaşkın sesini. Lestat. Binadaşının acı çığlığı. Onlara zarar vermek istemediği halde yardım dileniyordu, yaşamak için. N’olur beni cennetime kavuşturun, n’olur!
x. Amortentia kişiye en çekici gelen şeylerin kokusuna sahiptir. Sizin Amortentia'nız nasıl kokuyor? - Akrabası sandığı (ancak üvey olan) çocukluk arkadaşı, sevdiği çocuk. x. Katlanmasını en zor bulduğunuz şey nedir? - Aslanlar. Başka ne olabilir? x. Derse giderken yerde bir arkadaşınızın günlüğünü fark ediyorsunuz, ne yaparsınız? - İçini karıştırmak geçer aklımdan ancak yakın dostumsa bakmama gerek yok. Eh bir düşmanımınsa bakabilirim. x. Kütüphanenin Yasak Bölümü'nden bir kitap almanız gerekiyor, nasıl yapacaksınız? - Gidip alacağım. Korkusuzumdur. x. Hogwarts mektubunu aldığınız an ne düşündünüz? - Ailemin benimle gurur duyma listesine madde daha eklendi. Sonuçta safkanım. x. Bir iksir icat edebilecek olsaydınız size aşk mı, güç mü, bilgelik mi yoksa şöhret mi verecek olanı seçerdiniz? - Aşk, bilgelik konusunda bir sıkıntım olduğunu söyleyemem. Galiba bu güç olurdu. x. En çok nefret ettiğiniz düşmanınız yanınıza gelse, "Sana kötü davrandığım için özür dilerim. Hadi arkadaş olalım." dese ne yapardınız? - Düşman olmak gibi bir hatayı yapmış, affetmemi bekleyemez. x. Müdürü beklerken odasındaki ilginç aletlerden birini kırdınız! Muhtemelen çok değerli de bir aletti. Müdür gelene kadar birkaç dakikanız var. Aklınızdan neler geçiyor? - Araya ailemi sokabilirim eminim ki sorunsuz bu olayı atlatırız. Hem okulun en başarılı öğrencilerinden biriyim, tanrı aşkına kim benimle uğraşmak ister? | |
|
Dungeon Master Yönetici
Mesaj Sayısı : 76 Kayıt tarihi : 04/08/12
| Konu: Geri: Euterpe Châtillon. Salı Eyl. 04, 2012 6:52 am | |
| Slytherin IV. Sınıf! Potter's Diary RPG'ye Hoşgeldiniz. | |
|