Ad&Soyad: Adolfo William Axel
Örnek RO:
Mehtabın geceyi aydınlattığı saatler idi. Etraf ölüm kadar sessiz ve yapayalnızdı. Denizin dalgaları sahile vuruyordu. Rüzgârın hışmı ile gıcırdayan tahtalar, arkadan gelen insanların bağırışları geceyi daha da gizemli kılıyordu. Işıklar birbir sönüyor, gece inine çekiliyor, Ay tepede yine yalnız bizleri seyrediyordu. Sahilin kumları üzerinde iki aşık birbirlerine sanki son defa sarılırcasına kucaklaşıyordu. Birbirlerini çok iyi kavrayan eller ve aşkın gözyaşları...
Dean ve Cara, sahilde oturmuş mehtabı, denizin dalgalarını seyrediyorlardı. Birbirleri ile koklaşıyor, aşkın son öpücüklerini atıyorlardı. Gözlerinde parlayan ışık, ayrılık öncesi sönüyordu. Elleri birbirine kenetlenmiş, kokularını son kez çekiyorlardı ciğerlerine. Gözler ağlarcasına bakıyordu etrafa, sessiz ve sedasız...
Dean, bu ayrılığın, yanında acıyı da getireceğini biliyordu. Ve hiç ses çıkarmadı, tek kelime bile söylemedi. Çünkü ayrılığın sözleri, yaraya tuz basacak kadar ağır ve ölüm kadar acı vericiydi. Cara ise sadece kendini kucaklayan Dean'e sarılmış, deniz dikmişti gözünü. Bir nefes çektiler son defa ve gözler bir kere daha kamaştı. Giderek şiddetini artıran rüzgâr da sıkılmıştı bu sessizlikten. Ve Dean kendi kendine düşünerek: ''Burada durmamız bu ayrılığın önüne geçmez, aksine daha da acı verir'' dedi. Ve Cara'y hafif iterek gözlerine baktı son defa, öyle bir bakıştılar ki, içlerine karanlık çöreklendi, gece bunaldı, rüzgar sıkıldı.
Ayağa kalktılar ve son Dean'in elleri, kavradı Cara'nın ellerini, gözler hür dikkat birbirlerine baktılar. Cara sonunda dayanamayıp gözünden istemsiz akan bir damla gözyaşını saklayamadı. Süzüldü beyaz tenli yüzünden aşağı, damladı kumların üstüne, son bir damla. Ve tekrar kavrayıp, kucakladılar birbirlerini. Dean, Cara'nın saçlarından bir nefes aldı. Ve aşkın gözyaşları döküldü son defa. Eller, birbirini bıraktı, gözler uzaklaştı birbirinden. Ve birbirlerinin kokusu kesildi birden. Hüzün, ayrılık ve aşkın gözyaşları...
Mehtap aydınlatır iken geceyi, süzüldü aşıkların üzerinden başka bir yere. Ve sahildeki kumlar çekildi önlerinden. Dean, döndü arkasını ağlayarak ve çekip gitti sonsuza dek. Önünde koskoca bir ömür vardı. Ya bunu Caran'yı düşünerek, ya da gülün üstüne gül koklayarak geçirecekti. Hangisini seçmeliydi? Hangi şey bu acıyı bastırabilirdi? Hangi sevda bu acının önünde dur diyebilirdi? Düşünceler aldı onu kendinden ve zamanın kumları döküldü. Geceler gündüzleri, aylar yılları aldı. Dean unutamadı. Çok acıttı bu ayrılık onu. Bitirdi, yedi kendini. Unutamadı o kokuyu, gözleri ve birbirini kavrayan elleri...
Bu sonsuza dek böyle süremezdi. Bir yerde dur demeliydi bu acıya. Fakat uzun süre bu acıyı hissedeceğini ve bu acının kendisinde büyük yaralar açacağını iyi biliyordu. Hep bir hatıra olarak zihninde yer aldı bu anılar...
x. Amortentia kişiye en çekici gelen şeylerin kokusuna sahiptir. Sizin Amortentia'nız nasıl kokuyor?
- Frambuaz
x. Katlanmasını en zor bulduğunuz şey nedir?
- Dedikodu... İnsanların yüzüne söyleyemiyorlar. Acıyorum.
x. Derse giderken yerde bir arkadaşınızın günlüğünü fark ediyorsunuz, ne yaparsınız?
- Merak eder, okurdum.
x. Kütüphanenin Yasak Bölümü'nden bir kitap almanız gerekiyor, nasıl yapacaksınız?
- Başımı derde sokmayı severim. Son derece cesurumdur. Kitap ile aram iyi olmasa da, tembelin teki de olsam, gider o kitabı almak için herşeyi yapardım.
x. Hogwarts mektubunu aldığınız an ne düşündünüz?
- Hogwarts'a bir mürit giriyor sonunda...
x. Bir iksir icat edebilecek olsaydınız size aşk mı, güç mü, bilgelik mi yoksa şöhret mi verecek olanı seçerdiniz?
- Bilgelik, tercihim...
x. En çok nefret ettiğiniz düşmanınız yanınıza gelse, "Sana kötü davrandığım için özür dilerim. Hadi arkadaş olalım." dese ne yapardınız?
- Gerçekten içten bulursam, özrünü kabul ederdin. Affetmek iyidir.
x. Müdürü beklerken odasındaki ilginç aletlerden birini kırdınız! Muhtemelen çok değerli de bir aletti. Müdür gelene kadar birkaç dakikanız var. Aklınızdan neler geçiyor?
- O eşyanın tüm kırıntılarını alır ve yok ederdim.
- Öhöm. Gry.