Margeaux Deschanteh Slytherin IV. Sınıf
Gerçek İsim : Esra. Kan Durumu : Safkan. Taraf : Karanlık. Mesaj Sayısı : 70 Kayıt tarihi : 03/09/12
| Konu: Deschanteh, M. Salı Eyl. 04, 2012 6:33 am | |
| Ad&Soyad: Margeaux Deschanteh Örnek RO: - Spoiler:
Çakıl taşlarıyla bezenmiş yolda ilerliyordu sessizce. Esen rüzgarın her bir dokunuşunda canlanan teni, uçuşan kahverengi saçları ve ormanın derinliklerine doğru yayılan o tatlı kokusu ile etrafına neşe saçıyordu. Parmaklarıyla bir süre kolunun altına sıkıştırmış olduğu sepetin pürüzlerine dokundu. Ardından yemyeşil gözlerini kendisininkiler kadar yeşil ormana dikti. Annesinin daha o doğmadan önce bile kendisine söylediği ninniyi mırıldanırken etraftaki ağaçları gözetliyor ve çiçeklerin nefis kokularını doyasıya içine çekiyordu. Önce eğiliyor, narin parmaklarıyla çeşit çeşit, rengarenk meyvelerden birkaç tane koparıyor ve o güzel yüzünü birkaç saniye sonra gökyüzüne dikiyordu. Bu meyve toplarken alışkanlık haline getirdiği davranışlardandı. Bazen koşuyor, bazen yürüyor ve bazense yaptığı işin verdiği mutlulukla küçük bir kız gibi kıkırdıyordu. Yaptığı işten o kadar memnundu ki, Athena'nın şöleni için topladığı meyvelerle öylesine gurur duyuyordu ki bir sevinç dalgası içinde etrafa savruluyordu sanki. Kolunda tuttuğu sepetinin büyüklüğünden kaynaklansa gerek, topladığı onca şey sepetin sadece küçük bir bölümünü kaplıyordu. Böğürtlenler, elmalar, portakallar, üzümler ve birçok meyve... Ormanın derinliklerine doğru tanrıların zevkine göre dizayn edilmişti adeta. Bu harika ormanın büyüsüne kapılmışken elindeki sepeti kuvvetlice sarstı. O sırada sepette bulunan meyvelerden birkaçı yere düştü. Eteğini eliyle tuttu ve düşen meyveleri toplamak için nazikçe yere eğildi. Ama sol tarafından gelen bir çıtırtıyla irkildi. Sepeti yavaşça yere bıraktı, usulca sesin geldiği yere doğru yöneldi. Sesin geldiği taraftaki ağacın tam arkasına geçmişti ki gözlerinin önünde dünyalar yakışıklısı, güneş gibi parlayan yüzüyle bir genç duruyordu. Kız hafifçe sarsıldı ve sırtüstü, sert bir şekilde yere düşerek başını bir taşa çarptı. Apollon'un gülümsemesinin yerini bir telaş almıştı şimdi. Hemen kızın yanına koştu, onu kollarına alarak açıklığa çıkardı. Kızı sarsmadan çimlerin üzerine yatırdı ve başını kendi dizlerine koydu. Şimdi kızın saçlarını okşuyor aynı zamanda bir an önce ayılmasını bekliyordu. Kız nasıl etkilenmişse Apollon'dan, yakışıklı Tanrı'da tutulmuştu genç Svetlana'nın çocuksu güzelliğine.
Kızın yavaşça aralanan gözleri Tanrı'nınkilerle buluştuğunda tekrar sarsıldı. Hızla yattığı yerden doğruldu ve Apollon'u dikkatle incelemeye başladı. Öylesine şaşkın duruyordu ki ona bakışları karşısında hafifçe tebessüm etti Apollon.
O okyanus mavisi gözler ve güneş ışıkları altında yapılmışçasına parıl parıl parlayan altın sarısı saçları büyük bir bütünlük oluşturuyordu. Svetlana'nın içinde dokunma isteği uyandıran bembeyaz ve pürüzsüz teni kızın duyguları arasında büyük bir acıyı gün yüzüne çıkartıyordu. Apollon kızı etkilediğini farkedince sıcacık gülümsedi. Gülümsemesi alıp götürüyordu başka diyarlara Svetlana'yı. Tanrı elini kızın önünde salladı ve yüzünde küçük bir çocuğu andıran bir sırıtış yayıldı. Bu sırıtış birçok vaat taşıyordu ve birçok sapkın düşünce.
İnce bir davranışla kıza elini uzattı. Ve harika bir yalanla adını gizledi. Sesinde hiç kuşku yoktu. O gerçek bir ustaydı. '' Ben Symeon. '' Svetlana hala afallıyordu, hayatında hiç böylesini görmemişti. Bu yakışıklıyı görünce hissettikleri Athena'yı görünce hissettiği tapma isteğiyle aynıydı. O da titreyen elini Apollon'a uzattı. '' Ben... Ben de Svetlana.'' Sesi cılız ve kırık çıkmıştı. Bir an utandı ve kıpkırmızı kesildi yanakları bu rahat adamın karşısında. Bukle bukle dalgalanan saçlarını arkaya doğru savurdu güneşin altında ve o farketmese bile Apollon'un gözleri parladı kısacık bir an. Parmaklarını bu narin boyunda gezdirmek, dudaklarını kızın taze teni üzerinde dolaştırmak, onu hissetmek istiyordu.
İşte böyle sürdü Svetlana ve Apollon arasındaki diyalog. Apollon oldukça rahattı, bir gariplik yoktu onun için. Çünkü her gün birçok kızı bu şekilde etkiliyor, büyülüyordu adeta. Ama Svetlana böylesini ilk defa yaşıyordu. Her gülümseyişte ve her göz göze gelişlerinde daha da bağlanıyordu Apollon'a. Bir bilseydi bunların bir yalandan ibaret olduğunu... O zaman da böyle etkilenir miydi? Belki daha fazla, sonuçta yüce bir Tanrı'ydı Apollon. Sonunda güneşin batmasına az bir süre kalmıştı. Svetlana bunun ancak farkına varıyordu. Yavaş yavaş ayağa kalktı. Hareketlerinde bir telaş aynı zamanda bir zarafet vardı. Gitmek istemiyordu canı aslında. Ama şenliğe geç kalmamalıydı. Mecburen Apollon'a artık gitmesi gerektiğini söyleyecekti. Ama Apollon'da ayağa kalktı, mükemmel dudaklarını Svetlana'nın ince dudaklarıyla birleştirdi. Bu saniyeler içinde olmuş bir olaydı. Onun dudakları usta ve tereddütsüz bir biçimde kayıyordu kızınkilerin üzerinde. Öpüşü bir o kadar nazik, ateşli ve tutkuluydu. Svetlana ona karşılık vererek kendi iç dünyasında hiç gün yüzü görmemiş olan o ilahi ışık kaynağına ilk kez duygularında yer veriyormuş gibi hissetti. Apollon dudaklarını Svetlana'nınkilerden ayırdığında ona son bir kez daha baktı ve arkasına döndü, son süratle koşmaya başladı. Batmak üzere olan güneş Apollon'un altın sarışı saçlarını parlattı. Kız arkasından bakakalmış dururken birden geriye döndü. Masmavi gözleri tekrar esir etti genç kızı kendisine. '' Tekrar görüşeceğiz, Svetlana. Yarın sabah burada, bu çayırda.'' Duyduğu sözcüklerin etkisiyle bir heyecan kapladı bedenini, Svetlana kendini çok değişik hissediyordu. Sanki hayatına bir Tanrı eli değmiş gibi. Belki bilseydi aslında Symeon'un gerçek bir Tanrı olduğunu, bu ironiye gülümseyebilirdi de.
Güneş neredeyse batmak üzereydi fakat o Apollon'un gülüşünün getirdiği yakıcı sıcaklık içerisinde kavruluyordu sanki. Gözlerini kapattığı an O'nun dudakları beliriyordu zihninde. Bedeni geriye dönüp sonsuza kadar onunla olmak için tutuşuyordu sanki fakat kendini dizginleyebildi ve tatlı tatlı esen rüzgar omuzlarından aşağıya doğru inen saçlarını okşarken, patika yolun sonuna ulaştı.
x. Amortentia kişiye en çekici gelen şeylerin kokusuna sahiptir. Sizin Amortentia'nız nasıl kokuyor? Yasak Orman'daki burun yakan koku. x. Katlanmasını en zor bulduğunuz şey nedir? Şirin kızlar. x. Derse giderken yerde bir arkadaşınızın günlüğünü fark ediyorsunuz, ne yaparsınız? Alır, güzelce okur, sonra yakarım. Öğrendiğim şeylerle de günlüğün sahibine şantaj. x. Kütüphanenin Yasak Bölümü'nden bir kitap almanız gerekiyor, nasıl yapacaksınız? Kütüphane görevlisi ve bekçiye çaktırmadan girerim tabii. Yasakları göz önüne aldığım mı var sanki? x. Hogwarts mektubunu aldığınız an ne düşündünüz? Geleceğini biliyordum, heyecanlanmıştım yine de. x. Bir iksir icat edebilecek olsaydınız size aşk mı, güç mü, bilgelik mi yoksa şöhret mi verecek olanı seçerdiniz? Güç veya şöhret arasında kalırdım. Güçlü olursam, zaten ün sahibi olurum. x. En çok nefret ettiğiniz düşmanınız yanınıza gelse, "Sana kötü davrandığım için özür dilerim. Hadi arkadaş olalım." dese ne yapardınız? Kabul ederim ama sadece sözde. Ona yakın gibi davranıp onu rezil etmenin yolunu ararım. x. Müdürü beklerken odasındaki ilginç aletlerden birini kırdınız! Muhtemelen çok değerli de bir aletti. Müdür gelene kadar birkaç dakikanız var. Aklınızdan neler geçiyor? Geldiğimde o şekilde olduğunu söylerim. Ben gelirken de kaçan birini gördüğümü söylerim ve kaçan kişi olarak düşmanlarımdan birinin adını veririm. Not: Spoiler'in arkaplanı açık renk olduğundan kötü görünmüş, düzeltemedim kusura bakmayın. | |
|
Dungeon Master Yönetici
Mesaj Sayısı : 76 Kayıt tarihi : 04/08/12
| Konu: Geri: Deschanteh, M. Salı Eyl. 04, 2012 6:47 am | |
| Slytherin IV. Sınıf! Potter's Diary RPG'ye Hoşgeldiniz. | |
|