Josette Charbonneau Ravenclaw IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 9 Kayıt tarihi : 08/09/12
| Konu: josette C.tesi Eyl. 08, 2012 12:43 am | |
| Ad&Soyad: josette charbonneau Örnek RO:
- Spoiler:
Tek bir notayla başlayıp zaman geçtikçe kocaman bir senfoniye dönen, ruhunu okşayan bu sese olan özlemini uzun ve biçimli parmakları piyanoya dokunduğunda anladı. Oda ortadaki ahşap, kuyruklu piyano ve onun üzerinde duran bir kadeh şarap ile mumun dışında tamamen boştu. Mumun ışığı karanlığı çarpıcı bir şekilde yırtıyordu ve Lumiére'in dokunuşlarıyla can bulan, tüyler ürpertici melodiyi pekiştiriyor gibi bir hâli vardı. O, karanlık ile aydınlığın sonsuz dansına tutkuyla eşlik ediyor, belki de notaların büyüleyici sesleriyle bu dansı betimliyordu. Gözleri kapalı, görmeksizin çalıyordu. Bedenine kısılmış ruhu serbest bırakmak gibiydi; zaten bu kaçışları olmasa bedeninin ruhunu kaldırabileceğini sanmıyordu. Sahip olduğu -ya da sahip olduğunu sandığı- ruh, üzerindeki lekelerle muhteşem bir ağırlık olmaktan ibaretti. Annesinin ölümüne yardım etmiş olmanın dehşetini hissetmeyecek kadar pervasız, zavallı bir ruh taşımaya mahkûm edilmişti. Lumiére biliyordu ki, onun ruhu daha oluşturulurken siyah bir biçim takınmış, nefretle resmedilmiş, kızgınlıkla boyanmıştı. Ressamın -Hayır, o Tanrı değildi.- çizdiği portreden hoşnut olmadığından emindi. Üzerindeki lanet, içine hapsedildiği bedenin yüzünün çarpık olmasını gerektirirken, Lumiére aynaya baktığında kendisine ait olamayacak kadar güzel bir kızın yüzünü görüyordu. Kalbi ve ruhu eşleşen, normal bir kız... Bu kendisi olabilir miydi? Belki de sandığı kadar, hissettiği kadar kötü değildi. Hayat verdiği dingin melodi aniden daha hızlı, daha sert bir ezgiye yerini bıraktı. Hayır, o kadar kötü değildi. Sadece kendi yolunu bulamamış olmaktan kaynaklanan, dipsiz ve ışıksız bir boyuta hapsolmuştu. Başına bu boyuttan kurtulmasını sağlayacak bir olay geleceğini biliyordu ve bu olay her neyse, geleceği zamana kadar hislerini, düşüncelerini tamamen yok sayacaktı. O zamana kadar bayılana dek eğlenecek, keyfine bakacak, hiçbir şeyi kafasına takmayacaktı. Belki böyle yaparak ne olduğunu bilmediği olayı beklemesine bile gerek kalmazdı. Tüm parmaklarını aynı anda piyanonun tuşlarının üzerinden çekerken son notanın sesi odada çınladı, sonra da oda mutlak bir sessizliğe gömüldü. Lumiére (isminin anadilinde "ışık" manasına geliyor olması ne kadar da ironikti!) yavaşça tabureden kalkıp mumun yaydığı cılız ama etkili ışığı üfleyerek söndürdü. Mumun hemen yanındaki şarap kadehini alarak başına dikti. Bir Fransız olarak kırmızı şarap onun için tutkunun cisimleşmiş hâlini simgeliyordu. Yavaşça piyano odasından çıktı ve halasının malikanemsi villasının merdivenlerinden inerek salona çıktı.
Sevgili Lauren Hala'nın heybetli salonunu her zaman müzeye benzetirdi. Büyük bir yemek masası, döneminin modasını harika bir şekilde gözler önüne seren koltuklar, ihtişamlı avizeler, zeminin her santimetre karesini kaplayan soluk renkli halı... Ve elbette sevimli Fabien Enişte'yle güzel Lauren Hala. Yaz tatilini, işi nedeniyle Fransa'da değil İngiltere'de oturan halasına gelip kalmadan geçiremezdi. Londra'yı seviyordu zaten, genelde bulutlu olan havasıyla hüzünlü bir şehir olduğunu düşünürdü. Ayrıca Lauren Hala yakınlarda Üç Süpürge'de gerçekleşecek Maskeli Parti'ye buradan yanısıra cisimlenmeyle gidebileceğini söylediğinden ulaşım sorunu da çözülmüş oluyordu. Salonda oturmuş radyodan gelen klasik müzik eşliğinde kalın bir kitap okumakla meşgul olan kadının karşısına dikildi ve yüzüne saygılı bir ifade yerleştirdi. "Ben dışarı çıkıyorum. Biraz hava alacağım, Lauren Hala." dedi ciddi bir sesle. Kadın yeşil gözlerini kendisine dikti ve buna izin verdiğini ancak fazla geç kalmamasını söyledi. Lumiére başıyla onayladıktan sonra hızla merdivenlerden çıktı. İlk kat koridorunun sonundaki kendi odasına girer girmez valizinin kapağını açtı. Elbette bu sıcak havada döpiyeslerinden birini giyecek hâli yoktu. Aslında üzerindekileri değiştirmesi bile gerekmiyordu. Bir an önce kendini dışarı atıp hiçbir şeyi umursamamak, sadece eğlenmek isterken kendini yavaşlatmış olduğu için sinirlendi. Tam valizi çarparak kapatıp tekrar uzun koridoru yürüyürek merdivenlerden aşağı iniyordu ki aklına gelen fikirle görünmeyen bir cama çarpmışçasına duraksadı ve hemen sonra gereksiz bir telaşa kapıldı. Yalvarırım burda olsun! Işık hızıyla koca valizini bir kez daha açıp içindeki büyük cebi karıştırmaya başladı. Eline bir sürü ıvır zıvır geliyordu; kırık bir tarak, eski bir ayna, gereksiz bir kol saati... Hadi ama nerdeydi bu? Umutsuzlukla aramaktan vazgeçeceği sırada eline gelen kalp şeklindeki şişeyle sevinç çığlıkları atmamak için kendini zor tuttu. Mutlulukla ışıldayan bir yüzle yeniden salona inerken, bu şişeyi nasıl elde ettiğini düşünüyordu. Hogwarts'taki İksir derslerinin birinde başarısının mükâfatı olarak almıştı ve hiçbir işe yaramayacağını düşünerek hayal kırıklığıyla valizinin bir köşesine tıkalamıştı. Kıkırdayarak şişeyi cebine koydu. Daha şimdiden eğlenmeye başlıyor gibiydi ve karanlık düşünceleri en üstteki odaya kısılmıştı. Lauren Hala'ya son kez hoşçakal dedikten sonra kendini sıcak yaz havasına bıraktı. Şimdi... Öncelikle Çatlak Kazan'a uğrayıp kendine bir Kaymak Birası alacaktı. Sonra da çok sevdiği Hyde Park'a gidecek ve bir Muggle avlayacaktı. Yüzünde fesat bir sırıtmayla planını gerçekleştirmeye koyuldu.
Elindeki büyük sayılabilecek bira bardağıyla Hyde Park'ın kapısında dikildiğinde gece çökmüş, hafif bir esinti başlamıştı. Muhtemelen bir saat önceye kadar Muggle aileleri tarafından istila edilmiş olan bu park, şimdi çok daha tenhaydı ve hâlâ evlerine dönmeye koyulmuş insanlar mevcuttu. Şimdi tek yapması gereken kendi yaşlarında gözüken hoş bir oğlan bulmaktı. Parkın büyük demir kapısından içeri daha iki üç adım atmıştı ki, tanıdık bir ses irkilmesine neden oldu. Bakışlarını sesin sahibine yönelttiğinde gözlerinin şaşkınlıktan oval bir şekil aldığından emindi. Alandra buradaydı ha? Kendi okulundan, kendi binasından olan Alandra? İşte buna hem şaşırmış, hem de sevinmişti. Genelde yalnız olmaktan hoşlanmasına ve konuşmayı sevmemesine sebep olan bakış açısından kurtulmak için birilerine ihtiyacı olabilirdi. Alandra'yı da severdi zaten. Onun kendisiyle takılmak isteyeceğini umuyordu -ilk defa! İlk defa birilerinin arkadaşlığına ihtiyaç duyduğunu hissediyor ve bunu yalnız olmaya yeğliyordu. Bu tavrına ve düşüncelerine şaşırmıyor değildi. Her şeye rağmen kendi kişiliğinden fazla uzaklaşmamaya karar verdi fakat yine de Alandra'yı gülümseyerek yanıtladı; "Ah iyiyim, teşekkürler. Seni buralarda görmeyi hiç beklemiyordum doğrusu. Nasılsın, buralarda n'apıyorsun?" Bir yandan yavaş adımlarla yürümeye devam ederlerken bakışlarını Alandra'nın yüzüne dikti. İsterlerse cebindeki küçük şişeyle biraz eğlenebilirlerdi, değil mi?
x. Amortentia kişiye en çekici gelen şeylerin kokusuna sahiptir. Sizin Amortentia'nız nasıl kokuyor? Piyanonun ahşap kokusu ve kızarmış ekmek kokusu. Salamlı tosta bayıldığımı söylemiş miydim?
x. Katlanmasını en zor bulduğunuz şey nedir? Kitap okurken veya film seyrederken telefonun çalması ya da biri tarafından başımın etinin yenmesi. Bir rahat verin yahu! Ha bir de her sabah beni uyandıran alarm sesi var.
x. Derse giderken yerde bir arkadaşınızın günlüğünü fark ediyorsunuz, ne yaparsınız? Şöyle bir göz gezdiririm, eğer sıkıcıysa bir köşeye fırlatırım; değilse hepsini okumak üzere çantama tıkarım.
x. Kütüphanenin Yasak Bölümü'nden bir kitap almanız gerekiyor, nasıl yapacaksınız? Cidden kendimi riske atacağımı mı sanıyorsun? Küçük sınıflardan birini kitabı benim yerime alması için tehdit etmek çok daha kolay.
x. Hogwarts mektubunu aldığınız an ne düşündünüz? Hayatımın en mutlu günüydü! Elbette sıradan olmadığımı biliyordum fakat bunun etrafımdaki herkese kanıtlanması hoş bir duyguydu.
x. Bir iksir icat edebilecek olsaydınız size aşk mı, güç mü, bilgelik mi yoksa şöhret mi verecek olanı seçerdiniz? Bilgelik çünkü bunu kullanarak diğer şıkların hepsini elde edebilirim.
x. En çok nefret ettiğiniz düşmanınız yanınıza gelse, "Sana kötü davrandığım için özür dilerim. Hadi arkadaş olalım." dese ne yapardınız? Arkamdan bir iş çevirdiğinden emin olurdum fakat teklifini kabul etmiş gibi yapardım. Bu onu mat edebilmem için işleri kolaylaştırır.
x. Müdürü beklerken odasındaki ilginç aletlerden birini kırdınız! Muhtemelen çok değerli de bir aletti. Müdür gelene kadar birkaç dakikanız var. Aklınızdan neler geçiyor? Ciddi misin? Sanırım yavaş yavaş bunamaya başlıyorsun canım Şapka! Cadıyım ben oğlum, reparo yaparım olur biter.
| |
|
Dungeon Master Yönetici
Mesaj Sayısı : 76 Kayıt tarihi : 04/08/12
| Konu: Geri: josette C.tesi Eyl. 08, 2012 12:48 am | |
| Ravenclaw IV. Sınıf! Potter's Diary RPG'ye Hoşgeldiniz.
| |
|