PottersDiary
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
x. Christian B. August & Taha
x. Lloyd J. Brooklyn & Hikmet
x. Vilcjo Vilhelm & Ege
x. Vorchenza Vescovi & Esra

İyi Eğlenceler
Gryffindor .x. 000
Slytherin .x. 000
Ravenclaw .x. 000
Hufflepuff .x. 000

İyi Eğlenceler

Müritler x Eski Yoldaşlık


İyi Eğlenceler
Gryffindor .x. 000
Slytherin .x. 000
Ravenclaw .x. 000
Hufflepuff .x. 000

İyi Eğlenceler

 

 Barda Bir Gece

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Loria Autumn
Ravenclaw IV. Sınıf
Ravenclaw IV. Sınıf
Loria Autumn


Gerçek İsim : LoriaSympa
Kan Durumu : Safkan (haberi yok)
Mesaj Sayısı : 20
Kayıt tarihi : 04/09/12
Yaş : 30

Barda Bir Gece Empty
MesajKonu: Barda Bir Gece   Barda Bir Gece I_icon_minitimeÇarş. Eyl. 05, 2012 9:02 am


Barda Bir Gece 83 & Barda Bir Gece 14xe34w & Barda Bir Gece 18773830 & Barda Bir Gece JensenAckles-ICON1

Raghav - Fire
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Loria Autumn
Ravenclaw IV. Sınıf
Ravenclaw IV. Sınıf
Loria Autumn


Gerçek İsim : LoriaSympa
Kan Durumu : Safkan (haberi yok)
Mesaj Sayısı : 20
Kayıt tarihi : 04/09/12
Yaş : 30

Barda Bir Gece Empty
MesajKonu: Geri: Barda Bir Gece   Barda Bir Gece I_icon_minitimeCuma Eyl. 07, 2012 4:05 am


Gözleri kan çanağı gibi açılmıştı genç kızın. Sokaklar arasında elinde olmayan bir savrulmayla yürüyordu. Sol eline bağladığı topuklu ayakkabıları birbirlerine her çarpışta ben buradayım dercesine haykırıyordu boş sokağa. Paris'in ara sokakları içinde en karanlık sokaklardan biriydi burasi. En kösede, giderken sağda gelirken solda kalan ufak bir berber dükkanıyla basliyordu sokak. Dükkanin tam karşısında kirik dökük bir tramvay durağı vardi. Oturulan yerlerine kazınmış insan isimleri, kalpler ve saçma sapan karalamalarla doluydu. Her bir karalama geçmişi anlatiyordu orada oturan insanlara. Büyük bir mutlulukla kazınmış sevgili isimleri, veya son defa birbirini gören bir çiftin son izleriydi bunlar. Geride bırakılan asklar, arkadaşlıklar, başlangıçlar, ölmüş birini hatırlatacak birkaç kelime, belki göz yaşları arasında kazınmış bir söz... Su anda kendini hiç fark ettirmiyor olmasına rağmen nice anıları sakliyordu, karanlıkta parlamayan anılardı onlar. Genç kız saçlarını savurarak gelip oturdu duraktaki kirik dökük yere, berber durağının karşısına. Bacaklarını ileriye doğru uzatıp ellerini tam ortasında birleştirdi. Ayakkabılarını yere doğru sallarken saçlarını bir kez daha geriye doğru savurdu. Basta mavi gözleri berber dükkanini buldu; büyük puntoyla yazılmış düzensiz harfleri vardi dükkanin. İçinde iki tabure atılmıştı, en kösede kilitli bir dolap vardi. Genede bir vursan açılacak gibiydi dolabın kilidi. Üç dört aynayi da saymazsan başka bir şey yoktu dükkanda. Oysa bir yaninda duran dükkan daha boştu. Ne dükkani olduğu bile belli değildi, ne bir tabela ne bir yazi vardi dükkanin önünde. İçinde yalnızca bir masa, üç de sandalye duruyordu. Genç kız basta garip buldu bu durumu ama hemen sonra midesine giren sancıyla dikkati dağılmıştı. Gelen kasılmanın ardından öğürme sesi yükseldi sokakta. Ses artti, kokusu değişti her yerin. Sonunda nefes almayı akıl edebilen genç kız kırmızı bir suratla bir telefon çıkarttı cebinden. Zar zor birkaç tuşa basip kulağına götürdü telefonu. Birkaç çalışta açildi, çok kisa bir konuşma oldu ama. Hemen geri kapanan telefonun ardından bir pof sesi geldi sokağın ötesinden. Hızlı ayak sesleri beraberinde gelince genç kız oturduğu yere ellerini bastırarak kendini bıraktı. Birkaç saniye sonra güçlü erkek kolları bedenini havaya kaldırdığında bilinci tamamiyle kapanmıştı.

Güneş karanlık gökyüzünden gelişi güzel kendini gösterirken yayılın kızıl ışıklar hiçbir engel tanımazcasına dağılıyordu. Kendini gösterdiği küçük kasabanın en dar sokaklarından biri gündüz saatlerinin en erkenında bile kalabalıktı. Yeni kapatılmış barlardan dışarıya taşan insan kalabalığı birbirine tutunarak ilerliyorlardı. En köşede ufak camekanları olan rengarenk bir dükkanın önünde iki kişi zar zor ayakta durabilmelerine karşın birbirlerine akla gelebilecek her türlü laneti yağdırıyorlardı. Tam karşıda dükkanını yeni açmak için gelmiş bir bakkal vardı. Kepenkleri hızla kaldırırken savrulan lanetlerin sesi biraz olsun bastırıldı, ama tam karşıda uyuyan genç kız için bu gürültü iyi haber değildi. Sarı saçlarını zar zor hareket ettirebildiği ufak eliyle karıştırarak gözlerinin önündeki perdeyi biraz olsun kaldırdı. Tek gözünü kepenklerin boğucu gürültüsüne lanet okurcasına açtı. Dudakları bir şeyler sayıklamasına rağmen hiçbir şey olmuyordu. Sonunda vazgeçerek yüzükoyun yan tarafına döndü. İşte tam orada sıcak bir bedene çarpmıştı. Boğuk bir sesle başını kaldırdığında yanındaki genç adama baktı. Dağınık kahverengi saçları geriye doğru düşmüştü. Biçimli burnu aldığı nefeslerle hafifçe hareket ediyordu, aynı anda çıplak göğsü inip kalkıyordu. Elleri hiçbir yanlışa mahal vermemek adına iki yanına düşmüştü. Altında bir eşofman altı vardı ama rahat kumaşın altından bile vücut hatları belli oluyordu. Genç kız gördüğü manzaranın şokuyla hızla geriye doğru kaçmak isteyince yataktan yere yuvarlandı. Acıyan kalçasını eliyle ovarken gözleri dolmaya başlamıştı bile. O sırada uyanan oğlanın sesini duyar duymaz yüzünü elleri ve saçlarıyla kapatarak saklanmaya çalışıyordu. Oğlan başta buna uyku sersemliğiyle anlam veremezken hemen sonra kafasına dank etmesiyle hemen yatakta doğruldu. Fazla ses çıkartmamaya çalışarak ayaklarıyla yorganı yere itti ve yatağın üstünden diğer tarafa geçerek kızın yanına, aşağıya kaydı. Kız iki büklüm çocuktan saklanmaya çalışırken çocuk ona bir daha bakmadan ileriye doğru konuşmaya başladı. " Dün gece Roxy geldi. Sanırım bir gay bara gitmiş. Çok sarhoştu, onu eve taşıdım. Başta benimle uyuma fikri onu tiksindirdi ve bu kusmasını sağladı. " Çocuk kusma işini çok tatlı bir anı gibi görüyormuşçasına hafifçe gülümsedi. Eliyle bir gözünü ovuşturup sözlerine devam etti. " Çok yorgun olduğundan ikna edebildim ve birlikte uyuduk. Sabah seninle uyanacağımı düşünmemiştim Maria, üzgünüm. " Sözleri bittiğinde ilk defa kafasını çevirerek genç kıza baktı. Konuşma sırasında onu izlediği belli olan genç kız bir anda rüyadan uyanmışçasına geriye sıçradı. Yüzüne tatlı bir gülümseme kondurmaya çalışırken olabilecek en çarpık gülümsemesiyle genç adama karşılık verdi. Hemen ardından başka hiçbir şey söylemeden hızla ayağa kalktı. Her şeyi çok iyi bildiği belli oluyordu, çünkü hiç teklemeden banyoya gitti. Aynalı dolabı açıp içinden bir diş fırçası alarak dişlerini fırçalamaya başladı. Bir taraftan da Roxy'e lanetler savuruyordu.

Güneş kızıllığını tatlı bir turunculuğa bırakmış, hatta koca bir günü devirerek yerini geceye bırakmak adına yola düşmüştü. Renkli dükkanın kapıları çoktan kitlenmişti. Dükkanın içinden yukarıya çıkan ufak merdivenin sesi duyuluyordu. Ayak sesleri üst katta yankılanmaya başladığında salonda kitap okuyan genç kız huzursuzca kıpırdandı. İçeri giren genç adamla yüz yüze gelmemek adına kitabını biraz daha kendine doğru çekti. Genç adam gülümsemesini arttırarak konuştu. " Demek hala buradasın Maria. Ne güzeli aç mısın? " Maria başını sallayıp geri kitabına dönerken genç adam kendi için bir şeyler almak üzere mutfağa ilerledi. Tam o sırada Maria'nın tatlı sesi salona bir fısıltı gibi kendini bıraktı. " Barlar nasıl oluyor Mike? Yani şey... Roxy hep gidiyor, bedenimiz orada ama ben orayı hiç görmedim. Roxy ve Viky çok iyi olduklarını söylüyor, oysa Clara kesinlikle buna karşı. Sence ben gidebilir miyim? " Genç adam sorulan sorular ve anlatılanların arkasında böylesine kısık bir sesi duyunca bir an şok geçirmiş gibi durdu. Midesine giren krampla mutfaktan gerisin geri salona döndü. Maria'dan olabildiğince uzak bir yer seçerek koltuklardan birine oturdu. Gözlerini başta sarışın genç kıza dikiyor, beş dakika sonra vazgeçerek geri ileriye bakıyordu. Sonunda Maria'nın sesi bir kez daha duyuldu. " Gideceğim. Bu akşam. Sanırım çok bir şey olmaz, hem sen beni alırsın. " Genç kız sözleriyle beraber hafif bir gülümsemenin ardından ayaklarını yere bastırarak ayağa kalktı. Hızlı adımlarla, olabildiğince gözlerini kaçırarak salonu terk etti. Mike'sa geride genç kızın barda, onca insan içinde ne yapacağını merak ediyordu.

Tıklım tıklım olan barın kapısının önünde duran Maria giyebileceği en uzun eteği üstüne geçirmişti. Oysa etek yalnızca diz üstüne kadar geliyordu, çünkü Victoria Mike'da kaldığı akşamlarda genç adamın gözüne hiçte cimri davranmamıştı. Aslında bar için bu eteğin bile fazla uzun olduğunu biliyordu genç kız ama daha kısasını giymeye kalbi dayanmazdı. Deri yeleğini kısa buluzunu örtmesi adına birkaç defa çekiştirdi. Daha önce denemiş olduğu ama bir türlü alışamadığı topuklularla düşmemek adına yavaşça barın kapısını açtı. İnsanları gördüğünde başta kaçmak istedi, kaçmak, yok olmak. Belki yapabilirdi de ama gelen büyük bir grubun onu içeri ittirmesiyle bir anda kendini barın ortasında buldu. Düşmemek adına tutunduğu bir adamın kolunu fark eder etmez bıraktı, hızla bara doğru ilerledi. Boş duran bir tabureye oturup karanlıkta yüzünü gizlemek adına duvara döndü. Arada yeşil gözleri istemsizce etraftaki erkeklere kayıyordu ama hemen ardından feci bir utanmayla geri dönüyordu. Bir yanında yakışıklı bir genç adam vardı, diğer yanı boştu ve kimsenin doldurmayacağını umuyordu. Yoksa barmene dönmesi gerekecekti ve bu müzikte sesi asla duyulmazdı. Genede kendini bir şeylere vermek adına gözlerini etrafta gezdiriyordu. En köşede bir çift duruyordu. Kız duvara yaslanmış kollarıyla adamı üzerine çekiyordu. Onun ilerisinde bilardo masasında erkekler birbirleriyle şakalaşarak bilardo oynuyorlardı. Hemen yanındaysa bir grup kız kıkırdayarak erkekleri izliyordu. Maria onlardan biri asla olmayacağını anlamak için çok beklemedi. Asla bir adama böyle hınzırca bakıp bir da küstah taklidi yapamazdı. Bu kadınlar gerçekten işlerini biliyorlardı, Viky gibi. Bu bar tam onun mekanıydı. Eğer o olsaydı çoktan bir adamın kucağında kendine en büyük zevki tattırıyor olurdu. Oysa Maria'ya göre bu yersiz bir cinsel yokluktan ibaretti. Kendisi asla böyle olamazdı. O sırada ona bakan bir adamla birlikte yüzü kızararak hemen önüne döndü. O an yerin dibine girip görünmemek istiyordu, oysa bu imkansız gibiydi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lucia D. Markle
Slytherin IV. Sınıf
Slytherin IV. Sınıf
Lucia D. Markle


Gerçek İsim : Yaren.
Kan Durumu : True blood.
Taraf : Eric Northman.
Mesaj Sayısı : 11
Kayıt tarihi : 04/09/12

Barda Bir Gece Empty
MesajKonu: Geri: Barda Bir Gece   Barda Bir Gece I_icon_minitimeCuma Eyl. 07, 2012 9:43 am

    Louis'la birlikte geçirilen uzun ama şehvetli gecenin sabahı, ağrılı bir baş ve şişmiş dudaklar... Beyaz ipek çarşafların üzerinde gözlerini açtığında sağına dönüp, henüz yatmakta olan yakışıklısına baktı. Uyurken bir bebek kadar masum, bir savaşçı kadar sert görünüyordu. Ona doğru yaklaştı ve dudağına yumuşak bir öpücük kondurdu. Öyle ağır uykusu vardı ki, bu öpücüğü hissetmedi bile. Lucia, yataktan kalktı ve üzerine, sevgilisinin gömleklerinden birini geçirdi. Parmak uçlarında ilerleyerek mutfağa gitti. Onunla uyandığı ilk sabah değildi. Her sefer gibi yine o mükemmel kahvaltısından hazırlayacaktı ona. Louis'in kahvaltıda en sevdiği şeyi yapmak için malzemeleri hazırlamaya başladı. Krep.
    Bütün günü birbirlerine ayırmak istiyorlardı. Uzun zamandır görüşmemişlerdi ve kendileri kadar bedenleri de birbirlerini özlemişti. 'Ten uyumu bu olsa gerek.' diye düşündü. Romantik geçen kahvaltıdan sonra kısa Fransa tatil için Lucia sırt çantalarını hazırlamaya başladı. O bu zor görevi üstlenmişken Louis ise televizyon izlemekteydi. Bugün 11:30 uçağı ile ikisinin de hayallerini süsleyen şehir, Paris'e uçuyorlardı.
    Paris'e indiklerinde sırt çantalarıyla beraber ilk işleri Eiffel Tower'a gitmek olacaktı. Onun gölgesi altında öpüşüyor olmak, her zamankinden daha mükemmel olacağını düşünüyorlardı. Öyle de oldu.
    Akşama kadar ikisinin de ayakları şişene kadar gezdiler. Otellerine uğrayıp, duş aldıktan sonra bara gitmek için hazırlanmaya başladılar. Lucia, askısız, mini, gümüş rengi elbisesinin altına uydurduğu siyah ayakkabılarıyla barbie bebekten farkı yoktu. Louis'in ise hiçbir şey yapmasına gerek yoktu. O zaten Ken'di.
    Küçük bir girişi olan, otellerinin yakınlarında bir bar buldular ve içeriye girdiler. Kapının önünde duran badyguard'lar sanki pavyona giriyor hissi yaratmış olsa da içerisi, girişinden apayrıydı. Sahnede bir rock grubu bulunuyordu ve gerçekten harika söylüyorlardı. Lucia'nın orta düzey Fransızca'sıyla içkilerini aldılar ve sahnede dans etmeye başladılar. Aslında oradaki herkes onlara kıskanır gözlerle bakıyor gibilerdi. Elbette abarttım. Onları fark eden bir kaç kişi onlara imreniyorlardı. Bunu bakışlarıyla oldukça belli etmişlerdi. Kaş altından bakmalar ve kıskanç bakışların ardından fısıldaşmaları fark etmiş olsalar da, pistte umarsızca dans etmeye devam ediyorlardı.
    Lucia, Louis'e dönüp, boynuna sarılacağı sırada karşıdan gelen minyon tiplerde, sarı saçlı bir sürtük yeni aldığı elbisesine içkisini döktü. Fransa'da olduğunu o sinirle unutarak kendi dillerinde küfretti. 'Seni şırfıntı. Ne yaptığını zannediyorsun? Git ve gözlerini aldır. Yoksa ben oyacağım.' Müzik kesilmiş ve bir anda herkes onlara bakar olmuştu.
    Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adolfo William Axel
Gryffindor IV. Sınıf
Gryffindor IV. Sınıf
Adolfo William Axel


Gerçek İsim : -Eren-
Kan Durumu : Safkan
Taraf : Karanlık Taraf
Mesaj Sayısı : 11
Kayıt tarihi : 04/09/12
Yaş : 30

Barda Bir Gece Empty
MesajKonu: Geri: Barda Bir Gece   Barda Bir Gece I_icon_minitimePaz Eyl. 09, 2012 9:02 am

Ferah bir akşam günü idi. Gözleri tavana asılmış, yarı çıplak bir adam, sessizliğin sesini dinlemekteydi. Çenesi kapalı, bir yandan öten korna sesleri, açılıp-kapanan pencere, kapı gıcırdamaları ve sessizce kikirdeyen insanlar onu düşüncelere boğmaktaydı.
Bedenini öpen rüzgârın azizliğinde, elleri saçını kavrıyor, yolup tekrar serbest bırakıyordu. Âniden doğruldu ve üstüne bir T-Shirt alır almaz, iki ayağı üzerine dikildi. Yavaş ve emin adımlarla birkaç adım attıktan sonra durdu ve sadece düşündü. Karşısındaki aynaya baktığında yalnızlığın pençesinde solup giden bir yüz gördü.

Kısa bir süre sonra kendine geldi ve her akşam yaptığı gibi içmeye, bara gidecekti. Bugünü diğer günlerden ayıran tek şey, içinde bitmek tükenmek bilmeyen bir heyecan... Bu heyecanın nereden geldiğini, ne için olduğunu bir türlü çözememişti. Kapıyı 'ŞAK' diye kapattıktan sonra yavaş yavaş, çıkışa yöneldi. Yalnızlığa öyle alışmıştı ki, yalnızlık onu öyle bir kavramıştı ki, dışarıya adım atar atmaz, insanların onu yiyecekmiş gibi baktığını, her an saldıracak bir hayvan gibi üzerine çullanacaklarını düşünmekteydi. Bu düşünceyle beraber adam, kafası önde, yavaş ama emin adımlar ile yoluna devam etmekteydi.

Adam, birden durdu ve gözlerini bir kere kırptıktan sonra başını kaldırıp, etrafına baktı. Öyle bir bakış attı ki, 'Ben neredeyim' dercesineydi. Paris...
Çocuklarının ellerini sıkı sıkı kavrayan n bir anne ve baba, rızkını arayan, ekmek teknesinde uyuklayan bir taksici, annesine: 'Lanet olası adamı buraya çağırmamlıydın' diye bağıran bir kadın. Tüm benliğiyle Paris... O en çok merak edilen şehir...
William, adım attıkça sesin daha da gürültülü olmasından şikâyet edercesine yüzünü burktu ve yoluna o yüz ifadesi ile devam etti. Bağırış, çağırış, korna sesleri... Ağlayacak, her an çıldıracak gibi kendi etrafında dolandı. Kolunu sıkı sıkı kavrayan bir adamın: 'Hey, dostum. Kendine gel' demesiyle irkilip, kendine geldi. Adam onu bir kenara çekti ve oturmasını söyledi. Daha sonra adam konuştu:
"İyi misin dostum, hastaneye götürmemi ister misin?" dedi.
William:
"Teşekkür ederim, ancak hastanelik bir durumum yok" dedi ve hemen önüne bakarak, koşar adımlar ile yoluna devam etti. Adam arkasından bakıyor, William ise kapı aralığından bakarcasına adamın kendisine bakıp bakmadığını kontrol ediyordu.

Sonunda Bar'ın önüne gelmişti. Bar dışarıdan gayet sâkîn gibi duruyordu. Kapının önünde çelikten pazuları, siyah gözlükleri ve jilet gibi takımı olan iki adam dikilmişti. Onları süzdüğümü zanneden bir tanesi, gözlüğünü hafif çıkartıp, bana bakıyordu. İçten içe, "Bu adamlar akşam vakti bu gözlükleri niye takarlar anlamıyorum. Onları daha gizemli kılsın diye mi, yoksa kimlikleri bir nebze olsun gizli kalsın diye mi?"
Yavaş adımlar ile Bar'a yaklaşan genç adam, her adımında sesin daha da yükseldiğini hissediyordu. Kapının kulpunu itip, içeriye daldığında, kafası dik içeriye baktı. "Vuhuu, hayat bu dostum" dedikten sonra hızlı adımlar ile hemen garson'a doğru yöneldi.


RO dışı: lan ben iyi yazan bir adam değilim. İdare edin Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://Var da yok.com
 
Barda Bir Gece
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
PottersDiary :: B Ü Y Ü L Ü M E R K E Z L E R :: P A R İ S :: Champs-Élysées Caddesi-
Buraya geçin: