PottersDiary
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
x. Christian B. August & Taha
x. Lloyd J. Brooklyn & Hikmet
x. Vilcjo Vilhelm & Ege
x. Vorchenza Vescovi & Esra

İyi Eğlenceler
Gryffindor .x. 000
Slytherin .x. 000
Ravenclaw .x. 000
Hufflepuff .x. 000

İyi Eğlenceler

Müritler x Eski Yoldaşlık


İyi Eğlenceler
Gryffindor .x. 000
Slytherin .x. 000
Ravenclaw .x. 000
Hufflepuff .x. 000

İyi Eğlenceler

 

 Zor İşleri Kim Yapmalı

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Vorchenza Vescovi
Sihir Bakanı
Sihir Bakanı
Vorchenza Vescovi


Gerçek İsim : Esra.
Kan Durumu : Melez.
Taraf : Çay.
Mesaj Sayısı : 28
Kayıt tarihi : 29/08/12
Yaş : 29

Zor İşleri Kim Yapmalı Empty
MesajKonu: Zor İşleri Kim Yapmalı   Zor İşleri Kim Yapmalı I_icon_minitimePaz Eyl. 09, 2012 10:24 am

    Birkaç pirinç lambanın sıcak ışığıyla aydınlanan odanın kapısının açılışını vahşi, boğuk bir çığlık izledi. Kapıda duran adama tehditkar bir şekilde hırlayan orman ifritine sorguya yer bırakmayacak ama şefkatli bir tonda emir verdi cadı. "Sakin ol, Huck. Malone düşmanımız değil." Bakışlarını önündeki pirinç küreden kaldırmasa da gözünün ucuyla yaratığın gönülsüzce sandalyesinin yanına dönüşünü izledi kadın. Birkaç yıl önce evcilleştirdiği yaratığın itaati, saçlarının arkasına gizlenmiş bir gülümseme kondurdu cadının dudaklarına. Kadının acele etmeyişinden, Malone'un dairenin kapısındaki varlığının alışıldık bir şey olduğu düşünülebilirdi. Ancak esrar dairesine başka birimlerden çalışanlar nadiren girerdi. Sonuçta boşuna adı ağza anılmayanlar değildi onlar ve kadın yarattıkları bu gizemli, kısmen tekinsiz imajdan fazlasıyla memnundu. Çoğu kişi asansör onların katında durduğunda bile bariz bir şekilde gerilirken, sabahın ikisinde bir ziyaret beklediği son şeylerden biriydi. Ancak şaşırdığını göstermekten en az şaşırmak kadar nefret ederdi cadı. Bu yüzden, kayıtsız bir sakinlikle seherbazı yok sayarak dikkatini küredeki rûnlar üzerinde tuttu görünürde. Ancak mavi gözleri çabucak birkaç hafta önce işe başlamış çaylak seherbazı inceledi. Bakanlığın çalışanları hakkında mümkün olduğunca bilgi sahibi olmaya çalışan kadın, neredeyse bir çocuk gibi duran büyücünün adının Malone olduğunu biliyordu. Büyük bir şeyler -muhtemelen büyük bir sorun- olmasa buraya inmeyeceğini de. Sessizliğin hakim olduğu birkaç saniyeden sonra, kırmızı cübbesinin düğmeleriyle gergin bir şekilde oynayan adamın sabırsızlığı, kadına duyduğu çekingenlikle karışık korkuyu yendi. "Efendim, büyüceşûra toplanıyor. Hemen." Evet, kesinlikle bir sorun. Kadın bir anlığına kaşlarını çattıysa da bir sonrakinde çehresi her türlü ifadeden yoksundu. Sandalyesinden kalkmadan önce başını salladı seherbaza. Ayaklarının dibindeki ifritin kafasını karşısındaki iki buçuk metrelik bir canavar değil küçük bir çocukmuşçasına okşarken uslu olmasını tembihledi ona. Huck'a temkinli bir şekilde bakan seherbaza elinin zarif bir hareketiyle önden çıkmasını işaret etti. Büyücünün arkasından kapattığı kapıya birkaç koruma büyüsü mırıldandı cadı. Çıplak ayaklarıyla koridorda dolaşırken asası hala elindeydi. Daireden çıktıklarında bir an arkasını dönmüş Malone, vücudunu tekrar kadına çevirdiğinde kısa bir süre önce kullanılmış asa onun, göğsüne doğrultulmuştu. Adamın şaşkınlıkla açılmış gözlerine bakarken o zamana kadar hayatta kalabilirse birkaç yıl sonra iyi bir seherbaz olacağını düşündü onun cadı. Esrar dairesinde gördüğü her şeyi adamın zihninden bir obliviate ile sildikten sonra çıplak topuklarının üstünde dönerek asansöre bindi kadın.

    Toplantı salonuna girdiğinde ilk kez ayakkabı giymediği gerçeğinin dikkat çekmediğini fark etti. Toplantıdaki birçok kişi, sıcacık bir yataktan acilen çağrılmış gibi duruyordu. Salondakilerin en az bir yarısı pijamalıydı ancak buna gülümseyemedi bile kadın. Hava, kurşun gibi bir gerginlikle titreşiyordu ve herkesin yüzüne, çocukluğundan beri görmediği bir ifade hakimdi. Kısa sürede diğerleriyle beraber sebebini öğrendi. Kingsley Shacklebolt ölmüştü. Yaptıkları son görüşmeyi mide bulandırıcı bir berraklıkla hatırladı cadı. "Bugün eve erken git, Ves. Archie kendini işle boğmanı istemezdi." Kingsley eskiden bir seherbazdı. Onun gibi. Archie gibi. Seherbazlar hakkında bildiği bir şey varsa o da hiçbirinin asla gerçekten emekli olamadığıydı. Shacklebolt süslü bir masanın gerisinde oturuyor olsa bile hala bir seherbaz gibi düşünüyordu ve ilerleyen yaşına rağmen merhum bakanlarının kolay lokma olmadığını biliyordu kadın. Başseherbaz detayları -crucio kullanıldığına dair belirtiler, büyücünün yanağında derin bir kesik- her birkaç kelimede takılarak rapor ederken, gözlerini birkaç saniyeliğine sıkıca yumdu cadı. Kingsley'in birkaç yıl önce birinci savaşta ölenler için düzenlenen bir anma töreninde, sonorusa gerek olmadan sessiz salonda yankılanan sözcükleri zihnine doldu. "Zor işleri kim yapmalı? Yapabilenler." Gök mavisi gözlerini açtığında, bakışlarında kararlılık okunuyordu Ves'in. Kabul etmeyi kimse istemiyor olsa da karanlık bir kez daha kapıdaydı. Tehdidi, yatağının altındaki bir canavarla yüzleşmeye korkan bir çocuk gibi yok sayamazlardı. Yüksek mevkilerde olmayan herkes odayı terk ettikten ve ağır kapı mühürlendikten sonra kadının hayatı boyunca şahit olduğu en uzun toplantılardan biri başladı. Saatler süren tartışmaların sonunda ağır kapı açıldığında, İngiltere'nin yeni sihir bakanı olarak atanmıştı kadın. Bu haberin onu olması gerektiği kadar mutlu etmediğini fark edince dudaklarının acı bir kıvrımla yukarı kalkmasına engel oldu Ves. Yapılması gereken o kadar çok şey vardı ki. Bir de hakkında bir şeyler yapılması gereken ama ne yapılacağını bilmediği şeyler. Kadının esas hoşlanmadığı, ikincisiydi. Politik kargaşanın içinde bir bakanın seçilmesinin ardından karar verilmesi nispeten daha kolay konulara geçtiler. Yakın vadede ne yapılacağı, basına verilecek demeç. Kadın toplantı salonundan çıktığında yeni bir mesai günü için çalışanlar gelmeye başlıyordu bile. Bakışların kendisini takip ettiğini hissetti kadın, koridorda şimdiden fısıltılar dolaşmaya başlamıştı. Cadının Esrar Dairesi'nin dışında görünmesi iyiye alamet olarak yorumlanmıyordu ancak dedikodulardan anlaşıldığı kadarıyla, kimse tam olarak ne olduğunun farkında değildi. Seherbazlar soruşturmada ilerleme kaydetmeyi başarana kadar haberlerin sızmasını engellemeyi umuyordu kadın. Onlar resmi bir açıklama yapmadan basının bunu manşetten vermesi, suikast ortaya çıktığında halkın bakanlığa duyacağı bir avuç güveni de alıp götürürdü.

    Hala Kingsley'in ofisi olarak düşündüğü odaya geldiğinde içeride çalışan seherbazları görebiliyordu kadın. Biriyle yaptığı kısa bir konuşma, havada süzülen meşum işaret hariç ellerinde bunu kimin yaptığına dair bir delil olmadığını gösteriyordu. Söz konusu işaret birkaç saatlik bir çabanın sonunda gökyüzünden silinebilmiş olduğu için Merlin'e sessizce teşekkür etti cadı. Odada tek başına yarım saat istediği seherbazları, kibarca kapı dışarı etti. Neredeyse son ziyaretlerinden hatırladığı gibiydi bakanın ofisi. Raflarda ve masada hala Kingsley'in eşyaları duruyordu. Kırılmış aletler, yerdeki cam parçaları, kan ve tüm bunların üzerinde seherbazların delilleri işaretlemek için kullandığı havada asılı rakamlar sayılmazsa, elbette. Birilerinin bakanlığa sessizce girebilmiş olması büyük bir rezaletti. İçlerinde bir köstebeğin olabileceğini düşünmek istemiyordu kadın ancak şu en mantıklı açıklama oydu. Bakışlarını kısa bir zamana kadar karanlık işaretin durduğu noktadan ayırarak söken gül rengi şafağa çevirdi. Pencereden bir adım uzaklaştı. Çıplak ayaklarıyla kanıtlara basmamaya dikkat ederek mermer şömineye doğru ilerledi Ves. Büyüceşûra üyelerinin çoğunluğunun oyunu almışsa da güvenebileceği fazla kişi yoktu bakanlıkta. Basın yakasına yapışmadan önce görüşmek istediği biri vardı. Adamın bu saate kadar uyanmış olacağını düşündü Ves. Eskiden bu saatte uyanık olurdu. Çoğunlukla onunla beraber. Her zamanki gibi çıplak ayakları ve en son ne zaman uyuduğunu hatırlamadığı düşünürse muhtemelen altları morarmaya başlamış gözleriyle pek de hoş bir izlenim yaratmayacağını düşündüğünü kadın. Bir an sonra kendi saçmalığına başını sallayarak, böyle bir şeyi düşünüyor olmasını uykusuzluğun etkilerine yormaya karar verdi. Elini, şöminenin yanındaki yeşil renkli toza daldırarak avucundakileri yakut gibi parlayan korlara savurdu.
    "Hogwarts müdürünün ofisi." Bir anda harlayan aleve adımını atıp pek keyifli olmayan bir yolculuktan sonra, eskiden tanıdığı adamın odasında buldu kendisini. Çalışma masasının arkasındaki adama bir şeyler söylemeden önce, asasını çıkartarak kapıya doğrulttu. Güçlü koruma büyülerinin odayı çevrelediğini hissedebiliyordu ancak yine de, kendisi de birkaç tılsım ekledi. Özellikle dünün olaylarının ardından paranoya diye bir şeyin olmadığını düşünüyordu. Teklifsizce çalışma masasının karşısındaki sandalyeye oturan kadın, gözlerini adamınkilerle buluşturdu. "Shacklebolt öldü." Uzun süreli bir baş ağrısına dönme ihtimali olan bir sızı hissettiği şakaklarını ovuşturdu dalgınca. Malone onu Esrar Dairesi'nden aldığından bu yana, ilk defa nefes aldığını fark etti. Burada herkesin iyiliği için sakin ve ne yaptığını biliyor görünmek zorunda değildi. Adam onun yerine bu sorunu çözemezdi elbette ancak bu yükü paylaşabileceği birilerinin olması, sorumluluğun artık yalnızca onun olmaması fena olmayan bir değişiklikti. "Suikast. Havada karanlık işaret asılıydı, seherbazlar kimin yaptığını bulamıyor. Basının henüz haberi yok. Yeni sihir bakanı benim." Son cümleyi söylemeyi neredeyse unutmuş kadın, birkaç saniyelik gecikmeden sonra ekledi kelimeleri. Alt dudağını hafifçe kemirirken bunu ilk kez yüksek sesle söylediğini fark etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Vilcjo Vilhelm
Yönetici & Hogwarts Müdürü & Bitkibilim Profesörü
Yönetici & Hogwarts Müdürü & Bitkibilim Profesörü
Vilcjo Vilhelm


Gerçek İsim : Ege.
Kan Durumu : Melez.
Taraf : Раин Хазан.
Mesaj Sayısı : 78
Kayıt tarihi : 01/09/12

Zor İşleri Kim Yapmalı Empty
MesajKonu: Geri: Zor İşleri Kim Yapmalı   Zor İşleri Kim Yapmalı I_icon_minitimePtsi Eyl. 10, 2012 4:02 am


İhtişamlı kalenin antik koridorları, asırları geride bırakmasına rağmen yıpranmayan taban taşları ve yaşanmışlıkların nakşettiği duvarların her biri sadece bir bedeni barındırıyordu çevresinde. Vilcjo Vilhelm. Orta yaşlarında olmasına karşın henüz herhangi bir kılı ağarmayan veyahut dökülmeyen büyücü, uzun yıllardır bulunduğu bu kalenin her bir köşesini adı gibi biliyor ve çok da iyi tanıyordu. Burada herkes gibi geçirdiği yedi yılın haricinde, profesör olmasıyla birlikte onu geçik yılı daha geçmişti. Bir de müdürlük ile profesörlüğü yaptığı son beş yıl vardı tabii. Ciddi anlamda yuvası haline gelen kuledeki sorumlulukları, soylu bir aile reyisininkilerden dahi fazlaydı. Profesör olarak olan sorumluluklarını saymıyordu aslında; zira yaklaşık on beş yıldır bitkibilim dersi vermesi kendisine profesörlük ile ilgili her türlü tecrübeyi kazandırmaya yetmişti. Müdürlükte yeni olmasına karşın bunu göstermediğinin farkındaydı; lakin bu yapmacık davranışlara, işinin en iyisi olarak ve tüm bilgeliğiyle sergileyeceği tavırları tercih ederdi. Ferah kokan odasında, loş bir ışığın hakimiyeti altında oturan büyücü, önüne serili birkaç kağıt parçasında gezdiriyordu gözlerini. Astigmat ve hipermetrop hastalığıyla mücadele veren gözlerinin dermanını sağlayan iki cam parçası, gözlerinin bir santimetre uzağına yerleşmiş kağıtta yazılanları okumasına yardımcı oluyordu. Büyücülük okulunun güvenlik seviyesinin arttırılması ile ilgili kağıdı seçip sağ eli yardımıyla kaldırdı. Bakanlıktan çıkan bu belgede yazanlar, yüzünü güldürecek nitelikteydi. Gerekli her detayı zihnine kazarken geçen zamandan bihaberdi de. İşlemeli pencereden içeri giren ay ışığa eşlik eden loş ışığın aydınlattığı yerler değişmişti. Ay ışığı, adamın çehresini aydınlatırken, loş ışık masadaki kağıt yığınlarını aydınlatıyordu. Elindeki kağıdı diğerlerinin yanına bırakırken, iki kuru dudağının arasından tok bir yorgunluk belirtisi of süzüldü tozlu havaya. Akabinde tek eli yeniden havalandı ve gözlüğünü çıkardı. Boynuna asmaya yarayan ipi de boynundan çıkardığında gözlüğü, masasının üzerine bıraktı. Oturduğu sandalyeden kalktı ve parmaklarını avuçlarında birleştirerek pantolonunun ceplerine yerleştirdi. Dolunay ışığı, biraz da olsa daha iyi yansıyordu çehresine. Yasak ormanın yüksek ağaçlarının zirvesini dahi aşan dolunaya hayranlıkla bakan gözleri, ayın lekelerine dalmıştı ki zihnin ücra bir köşesindeki mazinin bahçesinin kapıları, büyücü için aralanmıştı ki kulaklarını dolduran yüksek şiddetteki ses, dikkatinin tamamen dağılmasına sebep oldu.

Tez vakitte çehresini pencereden ayırmış ve doğruca masasına yönelip asasını kavramıştı ki, karşılaştığı beden tüm korkularını söndürmüştü. Siyah uzun ipek saçları belini bulan cadı, doğruca kapıya yönelip birkaç tılsımı kapıya bahşedince bayanın odaya bu vakitte gelmesindeki hususun ciddiyetine vardı. Adam, sandalyesine oturmayarak cadıya olan saygısını ve cömertliğini ortaya koyan Vilcjo, maziden gelen çehreyi uzun bir süre akabinde tekrardan görmenin memnuniyetini belirtecekti ki hızlı hareket eden cadıya ayak uydurmak epey zordu. Adamın masasının önündeki sandalyelerden birine çoktan yerleşen cadı, büyük haberi hayran olunası tınısıyla havaya saldığında ufak çaplı da olsa bir şaşkınlık geçirdi. Akabinde kendi sandalyesi yerine, sihir bakanının karşısındaki sandalyeye yerleşerek öne eğildi kulenin müdürü. Düşünceli bakışları iki sandalye arasındaki sehpaya kayarken sihir bakanlığındaki başkan odalarını andıracak şekilde düzenlenen odada kadının kendisini yuvasında hissetmesini sağladığından emindi. Gözleri, maziden gelen dosttan ayrıldığı sürede bayanın, şakaklarını ovalayarak baş ağrısını gidermeye çalıştığını da fark etmişti. Barışın hüküm sürdüğü zamanların yeniden sonlanmasından korkuyordu. Zira eski yoldaşlık lideri olarak, artık her şeyin sona erdiğinden emindiler. Nasıl olur sorusu zihninde yer bulurken, bu tip düşünceler ve sorular zihnine yığılmaya başladığı vakit, cadının dudaklarının tekrardan aralandığından bihaberdi. "Suikast. Havada karanlık işaret asılıydı, seherbazlar kimin yaptığını bulamıyor. Basının henüz haberi yok. Yeni sihir bakanı benim." Cümlelerin birbirini kovaladığı konuşmanın son cümlesini işittiğinde şaşkınlığını gizleyemeyerek kafasını kaldırdı. Ardından asıl odaklanması gereken yere dönmeleri ve bir şeyler söylemesi gerektiğini düşünerek dudaklarını araladı. "Tebrik etmenin yeri ve zamanı mı bilmiyorum; ama işinin en iyisi olduğunu biliyorum. Bunu hak ediyordun, Ves. Eğer asıl meseleye dönecek olursak ve babalarımızın söylediklerinden yola çıkıp benzetmeler de yaparsak,'' kelimelerini yarıda keserek yutkundu. Birkaç saniyenin akabinde başta gözlerini devirdi, sonraysa cadının gözleriyle buluşturup derin bir nefes eşliğinde dudaklarını araladı. ''Karanlık taraf yeniden yükseliyor gibi.'' Söylediklerinin ciddiyetine kendisi dahi henüz varamamıştı. Vorchenza'ya zamanın ettiği tesiri seyrederken bir yandan da düşünmeye çalışarak kendini yoruyordu. Konuşacak o kadar çok şey olmasına karşın yeni olayların bunlardan önce gelmesi, işlerine gösterdikleri saygıyı gösteriyordu. Bu husus ve Vorchenza'nın bakan oluşu, daha sık görüşecekleri anlamına geliyordu ve bu büyücüye göre iyi bir şeydi.

*:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Zor İşleri Kim Yapmalı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
PottersDiary :: H O G W A R T S :: A L T I N C I K A T :: Müdürün Odası-
Buraya geçin: